Özel

17.1K 754 126
                                    

Bu hastanede refakatçi olma durumları boş zaman aktivitem haline gelmişti. Olur da zorunlu kamu hizmeti yapmaya mecbur kalırsam bunu önerebilirdim. Bu işte cidden iyiydim. Herkes en iyi bildiği işi yapmalı sonuçta.

Sabah dudaklarım, hemen önümde duran esmer kola yapışmış bir halde uyanmıştım. Yüz üstü uyuduğum için. Evet sorun olabiliyordu bazen.

Hemen üst çaprazımdan bir çeşit fısıltı dolmuştu kulaklarıma.

"Sehun?"



Uyuşuk suratım ve yarı açık gözlerimi aniden kaldırıp ona bakmıştım. Elinde kumanda, doğrulttuğu yatakta keyif yapıyor gibi bir hali vardı morluk dolu yüzüyle. Gülümseyerek bana bakıp elini işaret etti gözleriyle. O sırada az önce ağzımın koluna yapışık olduğu gerçeğini sindirmeye çalışıyordum.

"Uyandırmak istemezdim ama, serum..." Pot kırmış gibi suçluluk duygusuyla dolu bakışlarını bana çevirdi elinden. "Canım acıyordu."

"Oh hayır..." Rahatlıkla geri çekilip kollarımı esnettim. Uyku sersemliğini atmaya çalışıyordum ensemdeki ağrıyla birlikte. "Uyanmalıydım zaten, asıl ben üzgünüm."

Tek hamlede ayağa kalkıp odayı incelemeye başladım toparlanmadan önce. Televizyondaki müzik kanalının sesi dolduruyordu odayı. Jongin yatağında beline kadar çekili örtü ve tek elinde kumandasıyla beni izliyordu.

"Teşekkür ederim buraya getirdiğin için." Televizyonun sesini kısıp kumandayı komidine bıraktı. "Ve sorun yarattığım için üzgünüm." Hala o mahcup bakışlar vardı gözlerinde.

"Ben de üzgünüm dostum." Gözlerimi ovuştururken uyuşukça uyukladığım koltuğun üstünde ceketime bakınıyordum. "Sorun çıkardığın için ben de üzgünüm." Sonunda yere düştüğünü fark ettiğim ceketi tek hamlede kapıp omzuma attım.

"Sorun değil yani."

Yavaş yavaş çıkışa doğru yürümeye başlamıştım. Arkamdan seslenişini duyduğumda tekrar durup arkama baktım.

"Gidiyor musun?"

"E-evet?" İfadesizce ona baktım. "Bir şey lazımsa yapabilirim? Yani doktorla konuşabilirim, yemek gibi şeyler yada."

Gitmeden önce ona bir iyilik yapabilirdim elbette, buraya bunun için gelmiştim. Ama söyleyeceği şey tam olarak aklımdaki o küçük iyiliklerden biri değildi.

"Aslında..." Biraz durup dişlerini sıkarak doğrulmaya çalıştı. Yapamadığını fark ettiğimde gidip omzundan tutarak destek olmuştum. Belki de bunu istiyordu.

Sağ elini komidine uzatıp telefonunu aldı eline ve mesajlarını açtı. O sırada gözleri bendeydi. Merakla yatağının başında durmuş onu izliyordum. Az sonra en üst sıradaki mesajı açtı ve kararsızlıkla bana göstermeden önce mırıldandı.

"Fırsatçı biri değilim, beleşçi de. Sadece bir kaç güne ihtiyacım var."

Kaşlarımı merakla çatıp uzattığı telefonu elime aldım. Kaşlarım uzun süre çatılı kalmayıp yukarı kalkmıştı mesajın sonlarına doğru.



"Telefonlarımı açmıyor olabilirsin yakışıklı ama ben evimde bi sokak serserisi istemiyorum. Giysilerin ve diğer ıvır zıvırların merkezdeki kayıp eşya bürosunda. Playstation'ınına el koydum, yetmese de geçmiş kiralar için. Şifren de değiştirildi boşuna eve gelme. Mutlu günler."

09.11

Gönderen: Baş belası ev sahibi 2



"Şimdi..." Biraz durup çekingence telefonu sahibine geri uzattım. Birbirimize tuhaf bakışlar yolluyorduk. "Bunun, benim sana 'hastanede' yapacağım küçük yardımlarla ne ilgisi var?"

Elindeki telefonu çevirirken doğrudan gözlerime çevirmişti gözlerini. "Bak, bir kaç gece üst üste hatalar yaptım ve okulda bunu kimse bilmemeli. Barda çalıştığım da buna dahil. Çok güvendiğim arkadaşlarım dışında kimsenin haberi yok ve bu sabah evden atıldım. Onlarda kalamam. Bilirsin, en yakın arkadaşlarından daha çok çekinirsin böyle durumlarda-"

"Sanmıyorum." Lafını kestiğimde bakışlarına merak dolmuştu. Tek elimi koltuğa yaslayıp konuşmaya devam ettim.

"En yakın arkadaşları böyle durumlar ve 'her durum için' en iyi sığınaktır. Kim onlar söylesene, şu Jerry lakaplı arkanda önünde dolaşan yarı Amerikalı mı? O çocuk tam bi pislik geçen yıl çıktığım bi kızla-"

"Bu kısım önemli değil." Sinirle gülümsemişti sözümü kesip. "Yakın arkadaşlarım bunları öğrenmeden, yeni bi ev bulana kadar kalacak bir yere ihtiyacım var. Sadece bir kaç gün. Sonra işten haftalığımı alacağım nasıl olsa."

Çocuğun sabit yüz ifadesine tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştım sen ciddi misin der gibi.

"Bi dakika, sen zengin değil miydin? Babanın otomotiv şirketi var diye biliyorum." Gülüp saçımı düzelttim sorar gibi bakarken. "Kirada kalman zaten saçma. Tuhaf birisin."

Bıkkınlıkla bakarken elindeki kumandayı çevirmeye başlamıştı.

"Tamam. Sormadım say." Kısaca gülümseyip kolundaki serumu söktükten sonra acıyla dudağını ısırmış ve örtüyü üstünden atmıştı.

"N'apıyorsun? Doktorla konuş önce-"



Yerdeki ayakkabılarını ayağına geçirdikten sonra sendeleyerek koltuğun üstündeki ceketini sırtına atmıştı. Yatağın karşısından şaşkın şaşkın ne yaptığına bakıyordum.

"Kalacak bir yer bulmaya gidiyorum. Bilirsin, fazla zamanım olduğunu söyleyemem akşam olmak üzere."

Yüzünü bana çevirmeden hızlıca cevaplamış ve yatağın ayak ucuna geldiğinde duraksayıp başına götürmüştü elini. Anlaşılan başı dönmüştü. Gözlerini kapatıp kendine geldikten sonra yavaşça toparlanıp kapıya doğru yürümeye devam etmişti.

"Sen ciddi misin?" Hayretle bakıyordum. "Gerçekten kalacak yerin yok mu?"

İnanması güçtü benim için. Az önce söylediklerini ciddiye almamıştım fazla ama şu an gerçekten yardıma ihtiyacı var gibi duruyordu.

"Saçmalama seni kekledim." Arkasına sırıtarak bakmıştı tuhaf bir ifadeyle. "Hastane odasında kolumda bi hortumla yatarken insanları güldürmeye bayılırım."

O yürümeye devam ederken göz devirip kendi ceketimi geri aldım koltuğun üstünden. Hızlanıp arkasından omzuna dokunduğumda şaşırıp yüzünü bana çevirmişti yeniden.

"Kalabilirsin bir kaç gün. Sorun değil."

Öne geçip kapıyı açmıştım onun için. "Ama şu doktoru gör önce. Bisiklet çarpsa öleceksin."

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now