36. Bölüm "Yeni Düzen"

1.6K 197 140
                                    

"Jongin!"

Kapıdan içeri adımımı atar atmaz çarptığımda ayağımı ikiye bölen ahşap malzemenin üzerinden düşmemek için refleks olarak atladım. Ayağımı ovuşturmak üzere eğildiğimde kolumdan düşüp dengemi bozan sırt çantam da beni doğrudan kıçım o ahşap rafa gelecek şekilde yuvarlamıştı. Artık iki tarafımdan sakat şekilde dişlerimi sıkarak ikinci kez bağırdım.

"Şu rafları monte etmeyeceksen de burda bubi tuzağı gibi tutma!"

Çantayı da öfkeyle kolumdan tamamen ayırıp montumu çıkardım ve ikisini köşeye bir yere attım. Hemen ardından da sağlam kalan ayağımla az önce beni hem ayağımdan hem kıçımdan sakat bırakan demonte duvar rafını kenara ittim.

Fena halde eski ev dekorasyonumu özlüyordum. Az önce üstüne bastığım parça, rahatsızlığımın en gözle görülür örneğiydi. Bir de bazen duvar dibinde alışkanlıktan kafamı aniden kaldırdığımda çarpıştıklarım vardı. Her çarptığımda da Jongin'in kitapları üstüme devrilip beni ikinci bir sinir krizine sokuyordu. Ayrıca incelemesi için ona gelen yazı taslaklarıyla dolu iki ayrı raf yapmıştı kendine. Tam deri kanepemle pencere arasında ıssız bir yerde olduğu için bir yerimi çarpmıyordum. Asıl sorun o kutu gibi rafların üstüne ve çevresine yerleştirdiği binlerce süs bitkisiydi!

Başımın arkasında bir amazon ormanı olduğunu bildiğimden beri kanepeme huşu içinde uzanıp televizyon izleyemiyordum. Bir kısmı kanepenin kol kısımlarına taştığı ve ben de başımı oraya koyduğum için, yatarken saçından sarmaşıklar çıkmış orman perisi gibi hissediyor ve uyuyakalırsam sanki boğazıma dolanıp beni boğacaklarmış gibi bir paranoyaya kapılıyordum.

Bir keresinde Jongin eve gelmeden makasla o koltuğa taşan kısımları kısaltmayı denediğimde daha ikinciye gelemeden iş üstünde basılmış ve kestiğim dalla tokatlanmıştım. Aldığım binlerce tehdit de cabası...

Son yılımda stajımı Incheon'da amcamın bir zamanlar önemli hekimlerinden biri olduğu hastanede yaptığım için evi Jongin'e bırakıp gitmiştim. Her hafta geldiğimde bir şeylerin yerini değişmiş bulsam da içinde yaşamadığım için beni o kadar etkilemiyordu. Ama stajım bitip tamamen geri döndüğümde şu ahmak süs bitkileri gelmiş, duvarlarıma onlarca yeni kitap rafı eklenmiş, Jongin'i de tüm bu karmaşanın içinde gülerek beni selamlarken bulmuştum.

Okul bittiğinden beri sadece evim değil, hayatım da inanılmaz oranda karmaşıklaşmıştı. Artık evimde sadece Jongin'i değil, iki baş belasını daha besliyordum. Jerry ve Myulchi. Jerry ile Jongin şu son Hanna belasından sonra biraz daha yakınlaştığı için o zamandan beri haftada üç-dört kez eve uğrar olmuştu. Evet, hala sevmiyordum. Artık parazit gibi istediği şekilde evime girip çıkabildiğinden ya da bana büyük zararı olduğundan filan değil, hala her halinde beni irrite eden bir şeyler vardı.

Myulchi... Jongin'in çocukluğunda bile aç olduğunu öğrenmemi sağlayan, köpeğine verdiği isim. Evde bir köpeğim vardı derken bahsettiği, benim aklımda yumoş bir terrier canlandıran ama ilk gördüğümde istemsizce kaslarımı gerginleştiren, 14 yaşındaki Labrador.

Birkaç yıl önce Jongin'in kendisinden 5 yaş büyük cici annesi köpeklerden hoşlanmadığı için Myulchi bize kalmıştı. Daha doğrusu Jongin'in deyişiyle 'O evde köpeğinden hoşlanmayan bir sürtük varken Myulchi'yi asla orda bırakamazdı.' Bana göre ise basbaya başımıza kalmıştı. Küçücük evde, kuyruğunu salladığında bile bir şeyler yıkıp döken bir salya torbasıyla yaşıyordum.

Mezun olduktan ve ben bir yıl amcamın yanında çalıştıktan sonra hala bu öğrenci evinde kalmak istemediğim halde Jongin'in güzel anıları hatırına kalmaya devam ediyorduk. Aynı semtte, Jongin'in annesinden kalan parası ve kendi işinden kazanıp biriktirdikleriyle aldığı bir dairesi olsa da biz burda kaldığımız için Yüce Myulchi de yalnız kalmasın diye yanımızda yaşıyordu. Defalarca o eve tamamen taşınıp buraya arada anıları tazelemek için gelmeyi önermiş de olsam, Jongin'i sadece bizimkiler eve geleceği zaman oraya yollayabiliyordum.

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now