28. Bölüm "Çaresiz Kalmak"

2.7K 336 156
                                    

O akşam eve dönüp sabahki hesaplamalarıma Baekhyun'un kartındaki miktarı da ekleyince elime 3 milyon Won'a yakın bir bütçe çıkmıştı. Jongin hala odasında, ben de salonda kanepemdeydim. Bir yandan kartı almış olmanın ezikliği içinde de olsam elimde götümüzü kurtaracak miktarın yatıyor olması için dua etmiştim yol boyu. Dostum da maddi olarak benden çok farklı bir durumda değildi ama nazik yardımı işleri az da olsa yumuşatmaya yardım etmişti. O an bozuk paraları bile bir kenarda toplamanın faydası olacağı üzerinde düşünüyordum. Şu durumda herhangi bir miktara az deyip geri çevirme şansım yoktu çünkü.

Asıl şanslı –aslında başta beni düşündüren- olay ertesi sabah Jongin uyurken okuldaki zengin sürüsünü toplayıp kahvaltıya gitme fikrimden sonra bulmuştu beni. Başta amacım hoş sohbetimle birkaçından yardım dilenmekti. Bunun için gece toplantıları daha yararlı da olsa bekleyecek vaktim olmadığından hatrımı sayan üç beş kişiye mesaj atıp buluşma teklif etmiştim ve 9'da Shin'in beni arabasıyla almasıyla başlamıştı çalışmalarım.

Daha çok onların gittiği, benim kendi yakın arkadaşlarımla Chanyeolsüz gitmediğim pahalı bir cafede oturmuştuk onların teklifiyle. Kıskançlık yüzünden arasının bozulduğu iki yıllık kız arkadaşıyla yeniden işleri toparlamanın şerefine en büyüğümüz, -arkasından konuştuğum haliyle Taş Kafalı MyungJae- ödeyecekti hesabı. Yine de ben hedefe fazla odaklandığım için kafamdaki düşüncelerden fazla bir şey yiyememiştim. Gecenin köründen yani kahvaltı fikrini oluşturduğumdan beri düşünsem de konuya nasıl gireceğimi hala bilmiyordum.

Jae'nin "Sende durumlar nasıl Sehun?" deyip gülmesiyle önümdeki kahvaltı tabağından ayrımıştı gözlerim ve düşünceli, kederli halimi saklayan rahat gülümsememle sözünün devamını beklemiştim. "Hanna'yla takıldığını biliyoruz."

Orda birkaç kişi daha bakıp gülerek konuşmanın devamını beklemeye başlamıştı. Bölümden başka biri daha kahvesini elinde tutup sırıtırken benim yorumumu beklemeden konuya dalmıştı.

"Geçen Hanna'yı taksiye bindirip postalamış. Beyler aramızda bunu yapıp kızlar tarafından lanetlenmeyecek Sehun dışında başka birinin olmadığı hepimiz biliyoruz değil mi?"

Karşımda yan yana oturan iki kişi birbirine bakıp içten verilmiş bir "Oha" tepkisiyle bana çevirmişti yüzlerini. Bense siktiğimin Hanna meselesi şu an gündemimdeki en sikindirik konu bile olmayacağından, duyduğum rahatsızlıkla önümdeki portakal suyuna saldırıp gülümseyerek bir yudum almış ve bu taksi meselesini ortaya ata kaz kafalıya çevirmiştim yüzümü.

"Böyle dedikodular artık erkekler arasında da mı dönüyor?" dememle, şimdi masayı kafasında kırma isteğiyle söylediğimi anlamadığı cümleme sadece gülmüştü. "Bilseydim Hanna'ya ağzını sıkı tutmasını söylerdim... Ve deneyimlediğim kadarıyla onun çenesi seninkinden daha az östrojen barındırıyor Minjin."

Çocuğun gülümsemesi sönerken ben konuşmaya devam ettikçe fark etmeden dışarı saldığım stresimi sezen Jae sakinleşmem gerektiğini anlamış ve lafa girmişti.

"Germesene, ciddi bile söylememişti. Olur böyle şeyler."

Cidden aşırı tepki verdiğimi sonradan fark etmiş ve boğazımdan geçen portakal suyunun beni ferahlatmasını beklerken sakin olmaya çalışmıştım. Hanna meselesini ne bok yemeye açtıklarını anlamadan bir de dedikodu malzemesi atıyordu ortaya. Bildiğim tek şey normalde o dedikoduya katılıp, ortamı germek yerine milleti kırıp geçireceğim enerjimden eser kalmadığıydı içimde.

Konu benim Hanna konusu hakkında geçiştirmelik söylediğim birkaç cümleden sonra kapanmıştı bile gerilen diğer arkadaşların da beklediği gibi. Masada oturan benim dışımda 6 kişinin sıkıcı hikayelerini gülerek dinledikten sonra hala keyfim yerindeydi dışarıya hissettirdiğim kadarıyla. Hatta Jae'nin o çuvalla para döktüğü barışma hikayesinden sonra bile. O salak uçan balonlara verdiği, normalde olsa kahkahayla dinleyip sonra siktir edeceğim tutarı duyduğumda gülümseyen dudaklarımın içine saklamıştım sıktığım dişlerimi.

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now