Orpheus I

5.9K 455 186
                                    


"...İşte bir ağaç yükseliyor. Ah o dupduru yükselişin!

Ah Orpheus şarkı söylüyor.

Ah o ulu ağaç kulağımdaki! Susuyor her şey. Ama yine de suskunlukta bile

yeni bir başlangıç var, bir işaret ve değişim..."



Batı edebiyatı, bu bölüme başladığımdan beri beni rahatlatmayı en iyi bilen ders olmuştu. Şiir tahlilleri, keşfettikçe daha fazla bütünleştiklerim; Balzac, Moliere, Shakespeare...



Bugün elimde büyük bir defter ve kendi çözümlemelerimle dinliyorum Orpheus'a yazılanları. Biri okuyor ve salon dolusu insan ünlü yazarın hislerine mistik bir yolculuğa çıkıyor. Ve ben onlara bugünlük eşlik etmiyorum. O en rahatlatıcı dediğim ders bugün düşüncelerimin fon müziği olmaktan öteye gidemiyor.

Tiyatro kulübünün notlarının arasına iliştirdiğim boş kağıtlardan bir kaçını çıkarıp kapalı duran defterin üstüne bıraktım elimde kalemle.



Şans eseri demek dürüstçe gelmiyor. Hatayla hayatıma girip kaç günüm ve gecem boyunca yalnızca bir oda uzağımda olması planlanırken, aklımda da konaklamaya başlayan birine ayırmıştım bu saatlerimi. Bunu ben seçmedim. Akıl, ne benim, ne de eminim bir başkası için yolundan çevrilebilen bir şey olmamıştı bu zamana kadar.



Modern edebiyatı örneklerken biri anlatılanların ona hissettirdikleri sorulduğunda 2004 yapımı bir filmin alıntısını bizimle paylaştığından beri yeniden, okunan sonelere odaklanamamıştım.



'Eğer doğru kişi ile çok erken veya çok geç karşılaşırsanız, onun yanından geçip gidersiniz.'



Bunu da ekledim boş kağıda ve yazdığım kelimeleri bir bir yeniden okumaya başladım.Yakınından geçip gittiğim çok insan olmalıydı. En az onun kadar ihtimal verilmeyecek olanlar... Kızlar, Sunbeon'da çıktığım zamanlarda aramın pek iyi olmadığı erkek çalışanlar, eski dans ekibimdeki çocuklar...



Bir zamanlar yakınından geçip gittiğim insanlardan sadece birinin şimdi yanından geçip gidemiyordum. Bu tek başına o örnekteki doğru insanı bulmaya yeter mi bilinmez. Ama o yolundan çevrilmeyen akıl çoktan ben örnekleri çoğaltamadan uçup gitmişti bile birinin arkasından. Ve ben ne dur diyebiliyordum, ne de bedenen takip edebiliyordum.

Dün akşam salonda uzanırken okuduğum sayfada, gördüğümde beni hayatımın aşkıyla göz göze getirmiş gibi içtenlikle gülümsememi sağlayan bir kaç satırın hızla altını çizmiş ve düşünmekten okumaya devam edememiştim devamını o satırları şimdi elimin altında duran kağıda kaydettikten sonra.



"Ah! Milena, iki saattir kanepede uzanmış yatıyorum ve bu süre boyunca senden başka hiçbir şey düşünemedim."



Ve bu hareketim bu sözün hemen yanına kaydetmeye değer, ama cümleyi o an tam toparlayamadığım için yazmadığım bir kaç sönük his uyandırmıştı içimde. Ve o his bana şu gerçeği fısıldıyordu:

Dakikalardır iki parmağımın arasında çevirdiğim kalemi dersi dinler gibi gözlerimi salona yönelttikten sonra aralık iki dudağıma bastırıp, engelleyemediğim silik bir gülümsemeyle mırıldandım.



"Önceden defalarca okuduğun öylesine bir satırda ilk kez anlam bulmakmış aşk."





Durup kalemi dudaklarımdan kağıda indirdim ve az sonra, şimdiye dek kendimde bulduğum en büyük manayı nakşedeceğim boş alana baktım. Derin bir nefes alıp dudaklarımı birbirine bastırdım gülümsemem biraz daha genişlerken.

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now