30. Bölüm "Ters Düz"

3K 240 151
                                    

Sabahları kendi kendime sanki yapmam gereken şeyler varmış gibi aniden uyanmamın iki sebebi olurdu. Ya son anda bir konudan başımın fena halde derde girdiğini öğrenmem ve önceki gece bundan duyduğum huzursuzlukla uykuya dalmam ya da sabah beni bekleyen güzel şeyler olduğunu bilmem. İlk sebebi çok kez yaşamıştım, hissettirdiği şeyi biliyordum ama ikincisinin sonucundan çok daha memnun kalmıştım. Göz kapaklarımın en hafif olduğu sabahı yaşıyordum. Ve sebebi o ikinci iyi olandı.

Çapraz yatarken gözlerimi tavanın köşelerinden birine açmıştım. Sonra yavaş yavaş kendimi hissetmeye başladım. Üstümdeki örtü ve vücudum arasına başka bir kumaş giriyor gibi değildi. Üstüne yattığım sol kolumla yastığı sarmış ve sağ dizimi kendime çekmiş, yatakta tek başıma yayılmış yatıyor olduğumu fark ettiğimde bir teslik olduğunu anlayacak kadar kendime gelmiştim. Gülümsemeye başladım.

"Jongin-ah..."

Pozisyonumu bozmaya üşenip bacağımla arkamda başka bir beden aradım ama yatakta tek başıma olduğumu anlamıştım sonunda.

Gülümsemem biraz daha genişledi. Hatta ışığa direnip kısık kalmış gözlerimle biraz kıkırdamıştım.

"Paramı görebileceğim bi yere koydun umarım Jongin-Ah!" Sonlara doğru, pürüzlü sesim daha da yükselmişti. Yani yeni uyanmış biri ne kadar yüksek sesle bağırabilirse o kadar bağırmış ve gülmeye başlamıştım. Bunu yaparken gözlerim kapalıydı ve aynı anda sanırım çılgınlar gibi serotonin üretiyordum.

Tepki gelmemişti. Mutfakta kahvaltı hazırlıyor olabileceğini düşünüp biraz dışarıya kulak verdim. Ses gelmiyordu ama başka seçenek de yoktu. Ya kahvaltı hazırlıyor ya da kahvaltılık bir şeyler almaya gitmiş olmalıydı.

Saat kaç bilmiyordum, telefonum nerde haberim yoktu ama en azından bir altı saat kadar önce hayatımın en umursamaz kararını vermiştim. Ve umursamazlığımı kaybetmeden yatmaya devam ediyordum. Yastık yumuşacıktı, çarşaf serin ve rahatlatıcı, dünyaysa umurumda bile değildi.

Birkaç kez pozisyonumu değiştirdim, yatakta dönüp durdum. On dakika kadar dün hakkında düşünürken aptal aptal sırıtmak en belirgin fiziksel eylemim olmuştu. Gözlerim çoktan açılmıştı. Kollarımı iki yana açıp esnedim ve hızlıca doğruldum. Mutfaktaysa yanına gidicektim. Dışarıdaysa da kahvaltı hazırlamaya başlardım.

Kapı yönüne ayaklarımı yataktan aşağı attım. Ayaklarım sert zemine temas etmediğinde yere bakıp bir saniyelik kalp krizi geçirmiş ve sonrasında gülmeye başlamıştım.

Biraz durup ona baktım. Gülüşüm solo sırıtmaya çevrilmişti. Kalkıp kahvaltı hazırlayacak ha?

"Erken kalkıp şirinlik yapmak aklımı çelmeden önce miydi yani?"

Beni duyuyor gibi değildi. Kendisi altında minik şortuyla parke zeminde uzanırken hafifçe kolunu başının altına alacak kadar kıpırdamış ve uyumaya devam etmişti.

"Kafasını falan da çarpmıyor." Hayretle yatışını inceledim.

Üzerinden adımlayıp ayağa kalktım yataktaki örtüyle birlikte. Örtüyü üstüne atıp dolaba gitmek üzere yönümü çevirmiştim. Sonra şöyle bi' durup arkama baktım. Tekrar sırıttım.

"Aptal." Ayağımla poposuna hafif bi tekme atıp yeniden arkaya çevirdim yönümü.

Odadan çıktığımda talan olmuş salonla göz göze geldim ilk olarak. Yere serilmiş kitaplık iki adım önümdeydi. Kitaplıktan saçılan kitaplar ve raflarda duran tüm eşyalar... İki adım önüm enkaz gibiydi. Ayağımın önünde duran ders kitabını tekmeleyip hasar kontrolü için biraz daha geniş açıyla etrafıma baktım. Televizyon tarafı temizdi, oraya hiç geçmemiştik. Kapı etrafı da temiz sayılırdı. Yere düşmüş birkaç anahtar ve dün giydiğimiz terlikler dışında.

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now