25. Bölüm "Bu Sözümü Yedir Bana."

4.1K 435 169
                                    


Verdiğim yüksek sesli tepkinin arkasından adam elini ağzıma dayayıp geri çekmişti beni parçalar gibi.

"Sussana!"

"Bunlar kim?" dedim fısıltımı mümkün olduğunca dehşete düşmüş bir tonda çıkarmaya çalışarak. "Jongin değil mi o?!"

"Evet o Jongin." Duvarın arkasından bi grup herif tarafından sıkıştırılmış çocuğu işaret etti. "Onlar da arkadaşları."

"Ne arkadaşı?!" Aynı dehşet dolu fısıltımla devam ettim. Bunlar arkadaşsa ben arkadaşlık kavramında epey geri kalmıştım çünkü. "Birazdan yatırıp sikecek gibi duran arkadaş mı olur? Kim onlar-"

"Dalga geçiyorum zeki çocuk. Birazdan dediğini yapacaklar zaten." Beni geri çekip derin bir nefes aldı.

"Ne diyorsun ya?"

İkinci bir ne diyorsun dememi beklemeden adam geri doğru, koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştı bile.

"Birilerini bulmaya gidiyorum. Burda bekle."

Beni yeniden orda, o manzaranın önünde bırakmıştı bir şey söylememe fırsat vermeden. Üç dört kişi Jongin'in etrafını sarmış gürültüyle konuşuyorlardı boş arka sokakta. Ben duvarın arkasından duymayı denesem de duyamıyordum. En azından deminki herifin bahsettiği adamlar olup olmadığını anlamak zorundaydım. Ama olmuyordu.

Diktiğim kulaklarımı titretecek ses bir yumruk darbesinden gelmişti. Geriye savrulan Jongin'in arkasındaki tenekeleri devirmesiyle çıkan dehşet bir gürültü tüm vücudumu dondurmuştu. Hemen ardından Jongin'in sesini duymamla kocaman açılmıştı gözlerim.

"Bir gün daha sadece!"

Siktir.

Biri daha Jongin'in yakasından itip kafasını duvara dayamış ve hemen yüzüne tıslamıştı.

"Dalga mı geçiyorsun? Yarın nerden bulacaksın?"

Evet, sorumun cevabını almıştım sanırım. Hala gelmek bilmeyen şu adamın söylediği heriflerdi bunlar. Aceleyle arkama baktım o destek kuvvet nerden gelecek diye. Çünkü şimdi birileri gelmezse durum biraz boka saracak gibi görünüyordu.

"Bi yere kaçmıyorum!"

Jongin'in sesini bir kez daha duyduğumda istemeden duvarı geçecek bir adım attığımı fark ettim o yöne doğru. Ortamın atmosferi yüzünden altıma edecek bir korkuyla kaplanmıştım sanırım. Tek başıma müdahale edecek olursam burdan cesedimi kazırlardı. Sadece arkama bakıp şu lanet herifin bir an önce geri gelmesi için dua ediyordum.

"Bak, biz de kaçmıyoruz!"

Adamlardan birinin gürleyişini duyduğumda gözlerim daha da açılmış ve bir anda çoktan duvar sınırını geçmiş, o tiplerle aramda beni gizleyen hiçbir şey kalmadığını fark etmiştim.

Video oyunlarında siperi geçip geri dönüş yolunu lavlar sardığı için dönemeyip bile bile ölüme gittiğim bölümler gibiydi. Boku yemiştim ama ne olacağını bilmiyordum.

Adamlar beni fark edemeyecek kadar uzakta da olsa eğer fark etmezlerse Jongin ağır hasar alacak gibiydi durum. Bu yüzden bir şey yapmak zorundaydım. Ve yapmıştım da tüm saçmalığıyla.

"Şey..." Dizlerim titrerken arkalarından yaklaşıp dört adamın da bana bakmasını sağladım gülümseyerek. Jongin duvarın dibinden beni gördüğü an kocaman açmıştı gözlerini. En az benim onu sahnede gördüğümde olduğu kadar şaşkınlıkla bakıyordu.

Yanlarına kadar gittiğimde adamlardan ikisi bana doğru yürümeye başlamışken diğerleri sadece Jongin'in iki yanından beni izliyorlardı.

"Sen kimsin-"

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now