3. Bölüm "Afrodit"

5.3K 471 137
                                    

Sabah sabah evime gelip rahatlamanın keyfinin daha yaşayamadan bu garip çocuk yüzünden evimde cinayet yaşanmışcasına panik olmuştum. Her gün görmüyordum çünkü yerde kıpırdamadan yatan birini.



Yaklaşıp yanında diz çöktüm hemen. Bir yandan ellerimle iki omzunu kavramıştım ve ifadesiz yüzüne, kapalı gözlerine bakıyordum ölmüş mü anlamaya çalışır gibi.



"J-jongin?"



Kekeleyerek ismini söylediğimde işe yaramayınca öfkeyle bağırmıştım yüzüne.

"JONGİN?!"



Ve az önce üstünde bulunduğum bedenin gözlerini aniden açıp beni gırtlağına bıçak dayamış bi katilmişim gibi hızla kalkarak arkaya düşünmesi de aynı anda olmuştu. Ve o hızda kafamı parkeye çarptığımda derin bir ah çekmem.





"Siktir!" Kafamdaki bir kaç kemiğin kırıldığından emindim. "Neyin var senin?!"





"Sen misin?! Üzgünüm!" Bu kez de Jongin, acaba öldü mü der gibi telaşla üstümde yerini almıştı. "Ben aniden sen- uyandırınca korktum sadece!"



"Esir kampında mı büyüdün sen?" Hala sıkıca kapalı gözlerim ve sıktığım dişlerimle yattığım yerde başımı ovuşturuyordum. "Aniden uyanıyorsan ya alarmındır ya da yerde ceset gibi yattığını görüp endişelenen bi kazma."





"Ne?" Uykulu gözleri merakla açılmıştı. "Yerde ne gibi yatan?"



Tek dirseğimden destek alıp doğrulmuştum Jongin'i geri iterek. Bir yandan başımı tutmaya devam ediyordum.

"Kanepede yatman gerekirken yerde görünce bir şey oldu sandım işte."



"Ha- ben böyle yatarım." Birden takındığı masum ifadesiyle açıklamaya girişmişti. Bakışlarımdaki anlamamışlığı fark edince de toparlamaya çalıştı.



"Yani çok hareketli yatarım. Çift kişilik yatakta bile yerde uyandığım olur bazen."





"Her neyse." Sinirle, zonklayan kafamı tutarak kalktım yerden. "Ben duşa giriyorum."



Tam yürüyecekken kafamın arkasına değen ellerle duraksamıştım.

"İyi misin? Yani kafana bi şey olmamıştır umarım." Sesi ciddi de olsa aynı zamanda az önceki trajıkomik olayın etkisiyle gülmemeye çalışıyor gibiydi.



"Hayır, hayır. Önemli bi şey yok." Arkamı dönmeden yürümeye devam ettim hole doğru. Jongin suçluluk duygusuyla baş başa arkada kalmıştı.



"Ha bu arada..." Elimi başımdan çekip holün girişinde arkamı döndüm. Jongin de üstünde mavi pijamalarıyla merak içinde beni izliyordu.



"Ahjumma yemek götürün dedi."



"Sahi mi?"



Gözlerindeki şey de neyin nesiydi? Işıltı ya da parlamadan çok gözünde yıldız kaymış gibi dehşet verici bir mutluluk ifadesine ilk kez rastlıyordum. Ellerini birleştirmiş, heyecanla yüzüme bakarkenki haline gülmemek için kendimi tutmak zorunda kalmıştım.

"Sahi."



Tekrar arkamı dönüp yürüyeceğim sırada sadece iki saniye içinde kapı açılmış ve biri çıkmıştı dışarı.

"Tanrım bu ne böyle?"

Hayretle güldüm arkamı dönüp açık kapı ve boş salona bakarken. Kaç gündür beslemiyorlardı bunu?



Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now