4. Bölüm "Ücret Meselesi"

5.4K 477 168
                                    

"Kapı zili... Küçük, sevimli kapı zili!"





Başımı iki yana sallarken sonunda aklımı kaçırmış gibi dakikalardır ısrarla bastığım zille konuşuyordum. Anahtarımı Jongin'e vermem pek akıllıca olmamıştı sanırım. Kapıda kalmak gibi sonuçları oluyordu. Elim Bayan Jung'un ziline gitse de vazgeçtim. Çünkü bu olursa orda şimdikinden fazla kapıda kalacaktım.



En sonunda kapı otomatik olarak açıldığında derin bir nefes alıp içeri attım kendimi. Anlaşılan Jongin hala evdeydi.

Asansörle üç kat çıkıp parmak uçlarımda evimin kapısına doğru ilerledim. Neyse ki açıktı. Hemen girip kapıyı kapattım ve arkamı döndüm.



"Tanrım yine ahjummaya yakalanmadım! Sanırım senden sonra artık beni fazla sallamıyor."



Jongin karşımda üstünde eşofmanlarıyla durmuş saçlarını kuruluyordu. Elindeki havluyu gülerek indirip selamladı. "Hoşgeldin." Ben ceketimi çıkarırken ıslak saçlarını karıştırıp su damlalarını pahalı bambu parkeme düşürüyordu.



"Ahjumma şimdi yakalamaz çünkü daha az önce benimle konuşuyordu."

"Vaay, iyi anlaşıyorsunuz." Güldüm. "Gittikten sonra da arada ziyarete gelmelisin ahjummana."



Başını sallayıp puflardan birine oturdu. "Ve duşta olduğum için kapıyı açamadım, üzgünüm."



"Tahmin ettim. Bayan Jung'la su savaşı yapamayacağınıza göre duşta olmalıydın."



Jongin gülerken yanına gidip yüzünü incelemeye başladım. O da neye baktığımı anlamaya çalışır gibi diken üstündeydi.



"N-niye bakıyorsun?"



"Yüzün!" dedim heyecanla. "Daha bir gün oldu ama çoktan iyileşmeye başlamış." Elimi elmacık kemiğine götürüp en vahim görünen yaralardan birine dokundum. "Baksana bu bile iyileşiyor."



Dişlerini sıktı acımış gibi. Sonra acıyla gülümseyip kısık sesle cevap verdi. "Bünyem güçlü, sanırım çok yemek yediğimden."



"Gördüm bünyenin ne kadar güçlü olduğunu. Hastaneden daha dün çıktık Jongin."



"Yo, gerçekten öyle." Karşı çıkar gibi başını ik yana salladı. "Kolay hastalanmam ve yaralarım çabuk iyileşir. Son zamanlarda biraz yorulmuştum sadece..."



Yanındaki pufa geçip merakla kaşlarımı çattım ve hastanede doktorun söylediklerini hatırlamaya çalıştım.

"Sahi..." Yüzüne baktım. "Doktor da yorgunluktan olduğu gibi bir şey söylemişti o akşam. Ne oldu da böyle yoruldun ki son günlerde?"

"Son günlerde değil." Sırtını arkasındaki duvara yaslayıp bana çevirdi yüzünü kederli bir ifadeyle.

"İşim çok yorucuydu. Dersim bitiyor, kulübe gidiyorum, geç saate kadar dans ekibiyle çalışıyorum. Gece de gösteriler, eğlenceler ve bazen kutlama filan olduğunda tam bir işkence. Ve daha bitmedi..."

Bu kadarını dinlemek bile beni yormaya yetmişken devam etmesiyle gözlerim daha da açılmıştı.



"Eğer aşırı yoğun olursa barmenlere katılıyorum. Onun için ek ücret alıyordum tabii. Ve bazı günler işim erken biterse dinlenebiliyor ya da diğer barlarda kafa dinliyordum. Bir de kiloma dikkat etmek zorunda olduğum için doğru dürüst yemek yiyemiyordum. Sanırım bu en kötüsüydü."



Channie Says SpecialOnde as histórias ganham vida. Descobre agora