4

1.2K 152 440
                                    

"Komutanım! Komutanım!" Duyduğum seslerle lanet edercesine üstümdeki örtüyü ittim ve nefretle konuştum. "Lütfen bir rüya olsun."

Ama maalesef ki Jongdae'nin "Binbaşım!" diye seslenmesiyle oflayarak gözlerimi aralamıştım. "Tanrı aşkına!" diye çemkirdim. "36 saattir nöbetteydim, uykusuzluktan ölüyorum ve tam uykuya daldığımda beni neden uyandırıyorsun?!" Kısık gözlerimi tekrar kapattım.

"Komutanım biliyorum, çok haklısınız, üzgünüm ama Yarbay Kim Seok Jin çağırıyor." demesiyle sinirle ona baktım. "Ne demek yarbay çağırıyor?! Bu saatte neden?!"

"Askerlerinizden biri sorun çıkarmış gibi görünüyor komutanım..." Çekinerek söylediğinde küfür ederek yatakta oturur pozisyona geldim ve hemen ayağa kalktım. "Ah ben onların ağzına şimdi sıçmaz mıyım? Hangi küçük ibne yüzünden uykum bölünüyor acaba?!"

Kenardaki askılıkta asılı olan üniformamı üzerime geçirdim, altımdaki zaten duruyordu. Hızlı adımlarla Yarbay Jin'in odasına gittim. Zaten 36 saat nöbet tuttuğum için yorgundum ve şu an uyandırıldığım için çok daha sinirliydim. Her an her şeyi yapabilirdim. İçimden küfürler savururken odada başı yere eğik bir Baekhyun görmemle gözlerimi kocaman açmıştım. Bu veletin tam da adam olduğunu düşünüyordum.

Sinirim yürüyüşüme de yansımış olacak ki güçlü ayak seslerimi duyup bana bakmış, anında birkaç adım gerilemişti. "Ne oluyor burada?" Öfkeyle sorduğumda Baekhyun'un karşısındaki Ju Dan Tae eliyle yanındaki askeri gösterirken ciddiyetle konuştu.

"Senin vasıfsız öğrencin, bir askere nasıl vurabilir?! Hem de rütbesi ondan büyük olan bir askere!"

Duyduğum şeyle inanamaz gibi gözlerimi kocaman açtım. Dan Tae'nin yanındaki çocuğun üniformasından rütbesini kontrol ettim, çaktırmadan. Teğmendi. Baekhyunlar ise daha yeni geldikleri için asteğmen sayılıyordu.

İtiraz edecekken teğmenin yüzünde kanlar görünce ne diyeceğimi bilemedim. Baekhyun asla böyle birine benzemiyordu. Ju Dan Tae'nin bir bokluk yaptığını düşünüp Baekhyun'a döndüm. "Sanırım bir yanlış anlaşılma var. Benim askerimin böyle bir hata yapması mümkün değil." Onları başka askerlere bulaşmama konusunda çok ciddi uyarmıştım.

"Ben yaptım." Baekhyun sessizce söylediğinde sinirle üniformasından tutup onu kendime yaklaştırdım. "Sanırım bir yanlış anlaşılma var." dedim tekrardan.

"Hayır komutanım, ben yaptım ama-" Öfkeyle onu öne doğru ittim.

"Senden üstün birine nasıl dokunursun Baekhyun?! Sen kimsin? Sen kimsin de böyle bir şey yapıyorsun?! Kendini ne sanıyorsun?!" Bağırmaktan boğazım acısa da vazgeçmiyor ve onu tartaklamaya devam ediyordum. "Böyle bir şeyi nasıl yaparsın?! Özür dile hemen!"

Bir süre sessiz kaldıktan sonra bana baktı ve "Komutanım ama hiç kimse beni dinlemedi ki..." dedi. Gözleri dolmuştu ama umurumda değildi. Haklı bile olsa kendinden üst rütbeli birine vurarak haksız durumuna düşmüştü.

"Rütbesi yüksek birine dokunursan dinlemezler elbette!" Yarbayın ve diğerlerinin önünde ona vurmamak için elimi yumruk yapmış, derin bir nefes almıştım. "Hemen özür diliyorsun, hemen!" Sinir kat sayım artarken onu tekrar öne doğru ittirip vurduğu teğmenin karşısında sabitledim. "Hemen dedim!"

Başını eğip susmaya devam ettiğinde Ju Dan Tae ortalığı kızıştırmak için bana sataşmaya çalışıyordu. "Bu mu senin yetiştirdiğin asker? Hem üstüne saygısızlık yapıyor, hem de özür dilemiyor."

"Ju Dan Tae!" Hayatımdaki en sinirli ses tonumla bağırırken yarbay da aynı şekilde bana bağırmıştı. "Park Chanyeol!"

Dokuz yıllık askerlik hayatım boyunca ilk defa bir yarbaydan azar işitir gibi hissettiğimde fazla gururuma gitmişti. Hayal kırıklığıyla Baekhyun'a diktim gözlerimi. Dan Tae'ye sinir oluyordum ama onu haklı çıkarıp beni böyle bir duruma düşürdüğü için Baekhyun'a daha çok öfkeleniyordum.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now