20

1.2K 154 646
                                    

Bedenim tamamıyla garip duygular tarafından çevrelenirken derin bir nefes verdim. Neler hissettiğim hakkında pek bir fikrim yoktu. Tek bildiğim doğru şeyi yaptığım ama bunun beni biraz yalnız hissettirdiğiydi.

Olan olmuştu, yapacak bir şey yoktu. Odamdaki önemli eşyalarımı bir kutuya koyduktan sonra onu Jongdae'nin masasına bıraktım. Gitmeden önce yapmam gereken önemli şeyler vardı.

İlk olarak askeriyenin revirine gidip Sehun'u kontrol etmiştim, en azından böylece aklım onda daha az kalırdı veya ben böyle düşünmek istiyordum sadece. Hâlâ uyanmamıştı, onun için üzgün hissediyordum ama onları çelik yelek konusunda birçok kez uyardığımdan, adımın Chanyeol olduğu kadar emindim...

Elini avuçlarım arasına alıp güldüm. "Yavşak Sehun seni... Jongin'i öyle korkuttun ki benim başımı yaktın. Her neyse çabuk uyan, yoksa on tur fazla koşmak zorunda kalacaksın."

Kısa saçlarını okşayıp oradan çıktım. Jongin burada olsaydı onunla da konuşacaktım ama sanırım, onu zorla yemeğe götürmüşlerdi.

Revirden çıkıp kendi odamın önüne geri döndüm. Jongdae ile vedalaştım, büyük bir sarılmanın ardından saçlarını sevmeyi de ihmal etmemiştim. Gitmemi hiç istemiyordu ama o da biliyordu ki yapılabilecek en iyi buydu.

Junmyeon'a herkesten önce veda etmiştim. Konu ben olduğumda fazla hassastı, neredeyse ağlayacaktı. Suçsuz olduğumu biliyordu ve en önemlisi, küçük askerlerim için kendimi feda ettiğimi bildiği için benimle gerçekten gurur duyuyordu.

Şu an bana gururla bakacak bir babam yoktu ama gurur dolu gözlerini üzerimden hiç çekmeyen babam gibi bir komutanım vardı.

Kaç dakika geçtiğini hesap edememiştim ancak uzun bir süre sarılı kaldı yapılı bedenime. Geri çekildiğinde alnımdan öpüp kendime çok iyi bakmam gerektiğini anlatan birkaç söz söylemişti.

Junmyeon'un kızı askerdi ve oğlunu da bir polis olarak yetiştirmişti. Çocuklarını çok rahat göremiyordu. Belki de bu yüzden -benim onu babamın yerine koyduğum gibi- o da beni çocuğu yerine koyuyordu. Belki de bundandı bana olan tüm şefkati.

+++

Geceye doğru askeriyeden ayrılırken beni selamlayan askerlere gülümseyerek karşılık verdiğim için çoğu şaşırmıştı. Haksız sayılmazlardı, buradakiler benim güldüğümü kaç kez görmüşlerdi?..

Binanın arka kapısından çıktığımda gecenin karanlığı her yere hakimdi. Askeriyeyi aydınlatan direklerden başka herhangi bir ışık kaynağı yoktu.

Birkaç adım uzaklaştıktan sonra dönüp binaya bakmıştım. En azından grubum benimle vedalaşmaya gelir diye düşünmüştüm. Askerler tarafından sevilmediğimi biliyordum ama bu seneki takımıma iyi davranmıştım.

Dolan gözlerimi onların yatakhanesine çevirdim ama cama çıkan bile yoktu. Elimdeki kutuyu sıktım istemsizce.

Sizin için mesleğimi bile yaktım, daha fazla ne yapabilirim ki?..

Bakışlarımı yere çevirdim ve arkamı dönüp birkaç adım attım. "Beni neden sevmiyorsunuz, pek bilmiyorum..." Yanağımdan akan bir damla yaşla kendime gülmeye başladım.

Aptal mısın Chanyeol? Gerçekten götü boklu veletler için mi ağlıyorsun?

Hayır, hayır, o yüzden değildi. Ben sadece bu yaşıma kadar bir kere bile ceza almamıştım ve askeriyeden böyle çıkmak bana fazla koymuştu. Büyük bir olay yüzünden gitsem yine böyle garip hissetmezdim ama üstlendiğim suç "yelek uyarısı yapmamak"tı ve bu, benim gibi mükemmel biri için fazla minik bir şeydi. Doğruyu bilenler hariç diğer herkes gerçekten askerlerime yelek uyarısı yapmadığım için gittiğimi sanıyordu.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin