44

994 105 665
                                    

• Lütfen bölümde geçen animelerle ilgili yorumlara spoiler yazmayın. Henüz izlememiş arkadaşlarımız olabilir. (Spoiler içeren yorumları sileceğim)

"... Ailesini henüz aramayanlar hemen işe koyulsun. Arka taraftaki umumi telefonları, koridordaki askeri telefonları veya kafeteryadaki telefonları kullanabilirsiniz." Sadece kendi askerlerime değil, önümde dikilen tüm askerlere hitaben söyledim. "Hemen ardından kıyafetlerinizi, silahlarınızı falan ayarlayın. Dediğim gibi, yaklaşık iki ay kalacağız. Ona göre hazırlanın."

Verilen karara göre iki aylığına sınıra yakın bir yerde göreve gidecektik ve lojman tarzı yerlerde kalacaktık. Fakat sınıra yakın olduğu için bu iki ayın çok sakin veya rahat geçeceğini düşünmüyordum. Kaldı ki, biz daha askeriyede kendimize hakim olamayan adamlardık, birkaç asker aynı evde kaldığımızda kesinlikle birileri birbirini döverdi.

Son uyarılarımı yapıp ana binaya ilerlemiş ve odama girmiştim. Dolaptaki valizimin içine kıyafetlerimi ve önemli eşyalarımı doldurup odamdan çıktım. Jongdae'nin kendine hazırladığı çantanın yanına koydum. Bir eksiği olup olmadığını sormuş, sonra da bahçeye inmiştim. Tam sigaramı çıkartmış içecektim ki duyduğum sesle duraksadım.

"Chanyeol amca!" Çok da düzgün konuşamadığı belli olan çocuk sesiyle arkamı döndüm ve gülerek Ji Eun'a baktım.

"Prensesim?"

Kollarını açarak bana doğru koştuğunda sigaramı arka cebime saklayıp yere eğildim ve bana sarıldığında ayağa kalkıp onu döndürdüm. Yanağıma bir sürü öpücük kondururken güldüm. Bu sırada Jongdae'nin eşi kahkaha atarak bize doğru geliyordu. Yanıma vardığında Ji Eun'u tek kolumla sıkıca tutarken diğer kolumla Suryeon'a sarıldım. O da bir eliyle sırtımı sıvazlarken gözüm arka taraftan şaşkınca bize bakan Baekhyun'a takıldı. Ona göz kırptıktan sonra Ji Eun'un boynuma sarılmasıyla gözlerimi ona çevirdim.

"Görmeyeli bana daha çok aşık olmuşsun prensesim." Ji Eun'u yere indirdim, mavi tüllü elbisesini düzelterek tekrar kucağıma aldım. "Süslenip gelmişsin hem de. Evlenecek miyiz yoksa?"

"Evet!" Tatlı şekilde bağırdığında Suryeon gülüp omzuma vurdu.

"Umut verme kızıma. Çok yaşlısın sen."

"Ne yaşlısı be? Senin kocana bile bin basarım."

Gülüşerek binaya girdik, odamın olduğu koridora girince Ji Eun'u yere bıraktım. Bununla beraber "Baba!" diye sevimli bir şekilde bağırarak Jongdae'ye doğru koştu.

Jongdae gözlerinde belli olan koca bir mutlulukla önce kızını birçok kez öpmüş, sonra da Suryeon'a sıkıca sarılmıştı.

Askerlerin ailesi nadiren gelebiliyordu askeriyeye. Bugünkü durum da o nadir anlardandı. Çünkü iki ay boyunca sınırda olacaktık, Jongdae ailesini göremeyecekti. Dolayısıyla Suryeon da eşi için bir şeyler getirmişti.

Odamı gösterdim. "E hadi odama girin madem, özlem giderirsiniz."

Suryeon getirdiği poşetlerin birini açtığında güzel bir koku sardı etrafı. Yaptığı böreklerden bir tane alıp zorla ağzıma tıktı. "Oh, afiyet olsun paşama." dedikten sonra daha yutamadan bir tane daha soktu. Aynı şekilde Jongdae'yi de beslemeye başlarken ev yapımı börek kokusunu duyan askerler burayı çoktan basmıştı. Neyse ki Suryeon bunu tahmin edip üç kutu börek getirmişti. Hepsini açıp masaya koydu ve erlere döndü.

"Arkadaşlarınızı da çağırın, yesin herkes."

Jongdae tam mızmızlanacaktı ki Suryeon'un onun valizine bir poşet koyduğunu gördü. "Senin için ayrı bir kap getirdim zaten hayatım. Kapa çeneni."

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now