14

1.4K 153 500
                                    

Gece kurduğum çalar saat, sinir bozucu sesler çıkarmaya başladığında gözlerimi araladım ve tepesine vurarak onu susturdum. Saat beşti, Baekhyun'u şimdi uyandırsam hazırlanıp anca giderdik.

Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra yatak odama doğru gidiyordum ki Baekhyun kapıyı açıp içeriden çıktı. Birbirimize sıradan bir "Günaydın." dedikten sonra o banyoya, bense odama ilerlemiştim.

Hava epey soğuk görünüyordu ve bu yüzden dolabımdan kalın siyah bir kazak alıp giyindim. Pantolon olarak buraya gelirken giyindiğimi giyecektim. Onu da hemen altıma geçirdikten sonra üzerimi düzelttim. Bu sırada yanıma gelen Baekhyun'a baktım, üzerinde sadece siyah bir kapüşonlu vardı. Dolabımda asılı olan siyah şişme montumu alıp ona uzattım. "Bunu giy, dışarısı soğuk."

"Şimdi mi çıkıyoruz?"

"Evet. Kahvaltı hazırlamaya üşendim, yolda bir şeyler yeriz."

"Tamam komutanım." dedikten sonra ona verdiğim montu üzerine geçirdi. İçinde yüzüyormuş gibi olsa da yapacak bir şey yoktu, en azından üşümezdi. Koca mont omuzlarından dökülürken belli belirsiz gülümsedim.

Şu an sevimli bir pandaya benziyordu.

Kapının yanındaki portmantodan ceketimi alıp hızla giyindim. Zaten saniyeler sonra evden çıkmış, motoruma binip yola koyulmuştuk.

Minik elleriyle sıkıca belime sarılan Baekhyun, gülümsememe sebep oluyordu. Normalde ince olan kolları, verdiğim mont yüzünden balon gibi görünüyordu.

Askeriye yolunda giderken bir yandan yemek yiyebileceğimiz bir yer arıyordum. Sanırım saat çok erken olduğu için çoğu kapalıydı ancak askeriyenin yakınlarında bir yerin açık olduğunu görünce motoru hemen durdurdum. Baek'in inmesini bekleyip kendim de indim. Motoru kenara kilitledim, daha sonra gelip garaja götürürdüm.

Baekhyun'la beraber küçük mekana girdik. Menülerinde genellikle kahvaltı odaklı şeyler vardı; bu yüzden hızlıca patates kızartması, kahvaltılık ve biraz kızarmış tavuk sipariş etmiştim. Zaten askerler dışarıda yemeye hasret kalıyordu, çünkü askeriyede sağlıklı olma açısından çoğunlukla haşlanmış patates, haşlanmış tavuk, pilav ve salata falan veriyorlardı.

Garson kısa sürede masayı doldurduğunda kol saatime baktım. "Hızlı ye Baekhyun, buradan sonra yürüyeceğiz."

Başıyla onayladıktan sonra yemek çubuklarını kibarca parmakları arasına aldı ve yemeye başladı. Ben de hızla bir şeyler yerken tavukların olduğu tabağı onun önüne doğru ittim. "Tavuk ye bir sürü. Yemekhanede böyle güzel bulamazsın."

"Haklısınız." Gülümseyerek küçük kızarmış tavuklardan alıp ağzına attı.

"Neden sessizleştin sen yine, bakayım?"

"Tam uyanamadım galiba..." dediğinde masadaki su şişesini elime aldım.

"Sakın!" dedim inanamaz gibi ona bakarken. "Bir askersin, böyle bir sorunun olamaz." Sessizce söyledikten sonra şişeyi gösterdim. "Yoksa komutanın seni ayıltmayı çok iyi bilir."

"En azından burada bir sulama hortumu yok." dediğinde gülüştük. Onu sırılsıklam ettiğim günden bahsediyordu.

"Fazla kaşınırsan o hortumu her an bulabilirim."

"Ona ne şüphe?"

+++

Askeriyenin kapısının önünde oluşan sıraya girdik. İzinden gelen askerlerin önce üstü aranıyor, sonra askeriyeye giriş yaptıklarına dair bir kağıt imzalaması isteniyordu. Tam giriş saatine denk gelmiş olacağız ki girişte kuyruk oluşmuştu.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now