48

801 76 731
                                    

• Eğik kısımlar Chanyeol'ün geçmişini anlatıyor.

Güneşin tüm yeryüzünü kasıp kavurduğu bir günün son saatlerinde ormanlık alandan dönüyordum. Birkaç komutanla beraber sınıra doğru gidip ufak bir gözlem yapmış ve devletin geçici olarak bizim için ayarladığı binaların yanına dönmeye karar vermiştik.

Binalar görüş açımıza girdiğinde askerlerin telaşlı seslerini duymamla bir terslik olduğunu anlamıştım. Gökyüzüne doğru çıkan ve kendini hafiften belli eden gri dumanla gözlerimi kocaman açtım. Koşarak binaları daha net görebileceğim kadar yaklaştım ve askeri işlerin halledildiği küçük binanın alevler arasında olduğunu fark ettim. Neyse ki saat geçti ve çoğu asker evlerde olmalıydı...

Korkuyla en yakınımdaki askere seslendim. "İçeride biri var mıydı?"

Asker alt dudağını ısırıp bana baktığında huzursuzca yakasına yapıştım. "Birileri mi var?"

"İtfaiye geli-"

Soruma cevap vermeyişi kalp atışımı anında hızlandırırken "Kim var içeride?!" diye bağırdım. En büyük korkum her bir hücremi ele geçirdiğinde neredeyse ağlayacak gibi olmuştum. Askerden bir cevap aldığımda ise böyle bir cevap alacağıma hiç almamış olmayı diledim.

"Yarbay Jun-"

Bedenim saniyesinde zangır zangır titrerken gözlerim kocaman açıldı, alevler arasındaki ana binaya doğru koştum, ağlamak üzereydim. Nefesimin daraldığını hissettim, boğazıma çöken ağırlık yetmiyormuş gibi anında sıcaklamaya başladım.

Karşımda yanan evimi görünce elimdeki market poşetleri birden yerle buluştu, ağlayarak koşmaya başladım. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Evim yanıyordu, benim ailem yanıyordu.

"Komutanım! Komutanım! Yaklaşmayın!" Beni durdurmaya çalışan askeri tek elimle itmiş ve bir saniye bile düşünmeden cayır cayır yanan binanın içine girmiştim. Ateş gözlerimi alırken korkuyla etrafa bakındım. Çevremi saran dumanı engellemek amacıyla elimi hareket ettirirken yerde yatan Junmyeon'u gördüm ve korkarak yanına çöktüm.

Ellerim omuzlarına gitti, onu sertçe sarstım.

"Baba! Kalk!"

Alevler arasında çaresizce bağırıyordum. Babamın yanaklarına vurup kendine gelmesini istedim. "Baba! Uyan lütfen!"

"Bunu bana yapamazsın! Kalk!" Junmyeon'un başında ağlayarak hâlâ vücudunu sarsıyordum. "Baba!" Çığlık çığlığa bağırdım. Başımı iki yana salladım. "Komutanım!"

"Gidemezsiniz! Lütfen uyan baba!" Sert bir insandım, genellikle hiçbir şeyi umursamadığımı söylerlerdi ama ailem karşımda ölürken küçük bir çocuk gibi ağladım ben!

Junmyeon'un sesini duydum, çok kısıktı, yorgun geliyordu. Son sözlerini işitecek olmak mahvetti beni, ilk defa sesini duymak istemedim. "Yaşasın..." dedi, öksürdü.

"Söyleme!" dedim ağlayarak. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım, kendime hakim olamadan bağırıyordum. Söylememesi için başımı deli gibi sağa sola sallamaya başladım. Çünkü biliyordum, söylerse gidecekti. Gitmesine dayanamazdım. Benim zaten babam yoktu, babam yerine koyduğum adam da gözlerimin önünde giderse ne yapardım?!

"Anne! Baba!" diye bağırdım çaresizce. Ben ailem olmadan nasıl dayanırdım? Başka bir annem veya babam yoktu ki! Ben bu acıya nasılsın katlanabilirdim?!

Kod Adı: Bela •chanbaek•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin