15

1.3K 142 340
                                    

Kyungsoo, koridorda askerlerden birkaçını azarlarken gülerek yanından geçtim. Kyungsoo benden de kuralcı bir askerdi ve en küçük olayda öğrencilerini pataklıyordu. Arkadaş ortamında ne kadar samimi olsak da komutanımın o olmasını kesinlikle istemezdim.

Odam görüş alanıma girdiğinde karşılıklı konuşan, daha doğrusu agresif bir Jongdae ve başı eğik bir Baekhyun görmeyi beklemiyordum.  Jongdae sinirli bir şekilde Baekhyun'a bağırdığında hızla yanlarına gittim. Tanrı aşkına, yine neler oluyordu?!

"Senden rütbeliyim ben! Beni duymazdan gelip öylece nasıl geçebilirsin?!" Eliyle odamı gösterdi, benim geldiğimi hala fark etmemişlerdi. "Ayrıca bu odaya her istediğinde giremezsin! Sen kim oluyorsun?!"

Baekhyun yerdeki kafasını tam kaldırıp bir şey diyecekti ki bakışlarındaki masumluğa dayanamayıp Jongdae'den daha fazla azar işitmesin diye varlığımı belli ettim. "Neden bağırıyorsun Jongdae?"

İkisi de bana bakıp selam verdikten sonra Jongdae durumu açıkladı. "İzinsiz bir şekilde odana girmeye kalktı. Hem de bana hiçbir şey demeden."

Kapımı kilitlediğimi çok net hatırlıyordum, yani Baekhyun istese de odama giremezdi. Kaldı ki bunu yapacak biri değildi. Suratını bana döndürüp Jongdae'nin aksine sakince konuştu. "İzinsiz girmeye çalışmadım. Kapınızı çaldım komutanım."

"Hayır! Direkt olarak kapıyı açmaya çalıştın! Gördüm!"

"Gerçekten sadece kapıyı çaldım." diye kendini bir kez daha izah ettiğinde Jongdae sinirle onun üzerine yürüdü. "Şimdi de bana yalancı muamelesi mi yapıyorsun? Komutana itirazdan uyarı yazdıracağım sana!"

Baekhyun inanamaz gibi ona baktıktan sonra dolmak üzere olan gözlerini bana çevirdi. Biraz korkmuş olacak ki dudaklarını hafifçe birbirine bastırdı. İnce parmaklarını birbirine dolayıp titremelerini engellemeye çalıştı. Ama Jongdae inat eder gibi ona doğru bir adım daha attı ve bağırdı. "Şuna bak! Özür bile dilemiyor! Şımarık!"

Elini kaldırdığında bu kadarının fazla olduğunu düşünüp bileğinden tuttum ve kaşlarımı çatıp ona baktım. "Kim Jongdae. Kendine gel. Kimin askerine el kaldırdığını sanıyorsun?"

Jongdae'yle komutan-asker ilişkisinden çok abi-kardeş ilişkisine sahip olduğumuz için hayal kırıklığıyla baktı bana. "Ne..?" Gözleri bir beni bir onu bulurken konuştu. "Şunları savunup durma hyung-"

"Kim Jongdae!" diye öyle bağırmıştım ki koridordaki herkes susup bir süreliğine bize bakmıştı. Elini sertçe itip uyarıcı bakışlarımı diktim üzerine. İkimiz yalnız olduğumuzda, o benim canımdı ama askeriyenin içindeyken -özellikle yanımızda biri varken- benim için çalışan askerlerden biriydi sadece. "Baekhyun'a bir iş verip, ardından odama gidip beklemesini ben söyledim. Ondan önce geldiğimi düşünüp kapımı çalmış olabilir. Böyle bir konu hakkında biri azarlanacaksa bunu ben yaparım! Herkes haddini bilsin! Bir günü de normal geçireyim şurada be!"

Jongdae'nin yüzünde dediğim ağır lafları beklemediğini anlatır gibi bir ifade oluştuğunda cebimdeki anahtarı çıkarıp hızla kapımı açtım ve Baekhyun'u bileğinden tutarak içeri soktum. Kapıyı kilitleyip kendimi deri koltuklardan birine attım, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Jongade'yi kırmak istememiştim ama benim altımda olana dil uzatması tamamen yanlıştı, benim sorumluluğum altında olan bir askere yani...

Ayakta duran Baekhyun, ellerini önünde birleştirip üzgünce yere bakıyordu. Omuzları düşük, yanakları ve dudakları şişik, gözleri doluydu. Bana bakmadan araladı dudaklarını. "Uyukluyordu..."

"Ne?"

Bana döndü ve sakince konuştu tekrar. "Odanıza geldim, ona içeride olup olmadığınızı soracaktım ama uyuyordu. Yorgun olduğunu düşünüp uyandırmak istemedim. Kapınızı tıklatmama uyandı sanırım, ben de o sırada kapınızı açmak için elimi uzatmıştım."

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now