9

1.3K 158 719
                                    

"Kalk!" Çocukların yatakhanesine yumrukla klasik bir giriş yapıp bağırdım. Zaten neredeyse hepsi ayaktaydı, beni görünce hazır ola geçtiler. "İki dakika içinde herkes aşağıda olacak."

Elimdeki kronometreyi açıp bahçeye doğru yol aldım. Çoğu sabah olduğu gibi bugün de arka bahçede beklemeye karar verdim. Süreyi kontrol ederken koşarak yanıma varıp sıraya geçtiler. Altı kişi olduklarını fark etmemle kaşlarımı çattım. Baekhyun yoktu.

Belki diğerleri erken gelmiştir diye kronometreye çevirdim gözlerimi.

01.58

01.59

02.00

02.01

Sürelerinin bittiğini görünce karşımdakilere döndüm. "Dün ne vardı yemekhanede?" dememle anlamaz gibi bana baktılar. "Hayırdır? Yürek mi yedi bu geri zekalı arkadaşınız?"

Hepsinin yüzünde gergin ifadeler oluşurken koşarak bize doğru gelen Baekhyun'u gördüm. Geç kaldığını anlayıp çok hızlı hareket etmiş olacak ki yanıma geldiğinde birkaç saniye ellerini dizlerine koyup nefesini düzenlemeye çalıştı, ardından hazır ola geçti.

"Hayırdır oğlum, neden geç geldin?"

"Dün gece uyuyamadım da... Bugün de uyanamadım komutanım."

"Uyanamadın demek, kıyamam." Tatlı bir şekilde gülümsedikten sonra ciddiyetle ona bakıp üstündeki kamuflajı işaret ettim. "Çıkar şunu."

Birkaç saniye afallasa da beni daha fazla kızdırmak istememiş olacak ki hemen çıkarmıştı. Kamuflaj pantolonunun üstünde sadece atletiyle kaldığında arkamı dönüp çimenlik alana baktım. Aniden yerdeki sulama hortumunu alıp Baekhyun'a çevirdim.

Soğuk su pürüzsüz yanaklarından, boynundan, kollarından süzülürken gözlerini kapatıp başını hafifçe eğdi. Hortumu bir süre üzerine tuttuktan sonra ormanlık alana geri bırakıp karşımdaki ıslak çocuğa döndüm. "Uyandın mı oğlum?"

Islanan asker yeşili atleti vücuduna yapışıp karın kaslarını belirgin hale getirmişti ve bol ceketi üzerinde olmadığından yapılı kol kasları da görünüyordu. Beyaz boynundan akan damlalar göğsüne doğru gidiyor ve atletine değmeleriyle yolculuklarına son veriyorlardı. Diğerlerine göre kısa olan boyunun ve her zaman sevimli bir şekilde gülen yüzünün aksine, havalı ve çekici vücuduyla karşımda dimdik dururken yüksek sesle söyledi. "Uyandım komutanım!"

"Aferin oğlum, geç sıraya. Cezanın geri kalanını gün sonu vereceğim." dedikten sonra her günkü gibi antrenmanlara koşuyla başlamış ve birkaç saat boyunca şınav, mekik, zıplama, suda yürüme gibi klasik hareketlerle devam etmiştim.

Birkaç saat pratik yaptırdıktan sonra onları yemeğe yollamış, kendim de odama gidip biraz yatağımda dinlenmiştim. Dün gece nöbet tuttuğum için yorgun hissediyordum ve bu da yetmiyormuş gibi veletler beni hayattan bezdiriyordu. Onlar buraya geleli neredeyse bir buçuk ay olmuştu ama hâlâ sabah uyanamayan bir askerim(!) vardı.

Gözlerimi devirip biraz kestirmek için sağıma dönmüştüm ki kapıdan gelen sesle lanet okuyarak doğruldum. "Gel."

Kapıyı açıp odama giren Jongdae kısa bir asker selamı verdikten sonra direkt olarak konuya girdi. "Yemek molası bittikten sonra bu sene gelen gruplar arasında bir antrenman yaptırma emri geldi, komutanım."

Kendi grubunu; başka bir grupla dövüştürme, yarıştırma gibi aktiviteler her sene yapılırdı ama genelde en az dört ay geçtikten sonra olurdu... Bu sene neden bu kadar zorladıklarını anlamıyordum. Sanırım Kuzey Kore sınırında sıkıntı vardı ve her an çıkabilecek bir operasyona karşı hazırlıklı olmak istiyorlardı.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now