27

1.2K 159 495
                                    

Havaların yavaş yavaş ısınmaya başladığı günlerin birinde, karton bardaktaki kahvemle askeriye binasında vakit geçiriyordum. Az ileride sesli bir şekilde gülen askerlere doğru bağırdım.

"Oğlum! Dağıl hemen ordan!" Sert bakışlarımla onların yanına ilerlerken birinin sesiyle gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Binbaşı Chanyeol geliyor! Canını seven kaçsın!"

"Oğlum!" diye bağırdım tekrardan. "Makarayı kes!" Ne kadar komik olsa da ciddi tavrımı korumam gerekiyordu.

Birkaç kişilik grup koridordan ayrılıp görüş açımdan çıktığında az önceki yerime döndüm ve bana birkaç kağıt getiren askerle ilgilenmeye başladım. "Ne diyordun sen aslanım? İzin kontrol belgeleri mi?"

"Evet, komutanım."

"Tamam oğlum, bugün içinde onaylayıp teslim ederim ben."

Kısa bir asker selamı verdikten sonra arkasını dönüp gitti. Bu sırada karşıdan gelen Sehun, Jongin ve Baekhyun'u görünce içten içe sevinmiştim. En azından aralarındaki sorun azalmış gibiydi.

Geçen birkaç gün içerisinde dövüş eğitimlerinde Sehun ve Jongin'i bilerek grup yapıyordum. Yalan yoktu, Jongin gerçekten öfkeyle vuruyordu Sehun'a. Fazla kırılmış olmalıydı.

Beni gördüklerinde durup asker selamı verdiler ve hemen ardından hazır ol pozisyonuna geçtiler.

"Rahat."

Cebimdeki anahtarı çıkarıp Baekhyun'a fırlattım. "Byun, sen şu dosyaları odama götür. Ben de geleceğim şimdi." derken izin belgelerini eline verdim.

"Emredersiniz komutanım!" Dosya ve kağıtları alıp ilerlediğinde Sehunların karşısına geçtim.

"Halletiniz mi sorununuzu?"

"Evet komutanım." Sehun sevinçle cevap verirken Jongin sadece yere bakıp susmayı tercih etmişti.

Büyüklük bende kalsın deyip bir elimi Jongin'in omzuna koydum ve sıktım. Böylece yüzünü bana çevirip gözlerime bakmıştı. "İyi misin?" diye sordum. "Eski haline döndün mü?"

Başını olumlu anlamda salladığında konuşmak istemediğini düşünüp elimi çektim bedeninden ve büyük bir ciddiyetle son kez uyardım onu. "Bir daha ikinizin de böyle hatalar yapmasını istemiyorum. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı komutanım!"

"Aferin." dedikten sonra göz kırpıp odama doğru yol aldım. Geldiğimde kapının önündeki Jongdae ayağa kalkıp beni selamladı. "Asteğmen Baekhyun içeride, komutanım."

"Tamam aslanım, kolay gelsin sana." dedikten sonra odama girip kapıyı kilitledim. Yatağıma oturup beni bekleyen Baekhyun ayağa kalkıp yanıma gelmiş ve sıkıca sarılmıştı vücuduma.

Ellerimi kalçasının altına koyup ayaklarını yerden kesmiş ve neşeli kahkahasını duyurmasına sebep olmuştum. Onu birkaç kere etrafımda döndürdükten sonra yere indirmiş, bu sefer belinden tutup masamın üzerindeki boşluğa oturtmuştum. Avuç içlerim iki yanında, masayla temas ederken burnunun ucundan öptüm.

"Nasılsın bakalım?"

"Yorgunum biraz," dedi. "Fazla gıcık bir binbaşımız var, çok çalıştırıyor bizi." Gülerek söylediğinde boynuna yaklaşıp dişlerimi hafifçe batırmış, birçok kez onu ısırıyormuş gibi yapmıştım. Kafasını diğer tarafa yatırıp tatlı sesiyle gülmüş ve "Şaka, şaka!" diye bağırmıştı.

"Isırığı görünce şaka olur tabii. Yaramaz seni." Ellerim tekrardan belini bulmuştu, onu masadan kaldırıp yatağıma ilerledim.

Uzanıp yanıma çekmiş ve sıkıca sarılmıştım. O da ellerini kaslı vücuduma sarmış, sessizce durup bana uyum sağlamıştı. Bir süre sonra aklıma gelen şeyle kafamı geriye atıp derin bir nefes verdim. Bununla birlikte Baekhyun yavaşça dudaklarını adem elmasıma bastırmış ve geri çekilip gözlerime bakmıştı. Beyaz parmaklarından birkaçıyla saçlarımı düzeltti.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now