5

1.2K 153 292
                                    

Öğrencilerle hiçbir şey yapmadığım günün sonunda birkaç bira şişesi alıp bahçeye çıkmış ve bir kenarda oturup içmeye başlamıştım. Ju Dan Tae ve Yarbay Seok Jin'den laf yediğim yetmiyor gibi Baekhyun'a çok haksızlık ettiğim için vicdan azabı çekiyordum. Bunun üzerine öğrencimi dinlemediğim için kendi yarbayım olan Junmyeon'dan da saatlerce azar işitmiştim. Bununla da kalmamış, kendimi affettirmek için bahçenin ortasında, bir asteğmenin önünde diz çöküp özür dilemiştim.

İnsancıl olarak düşündüğümde vicdanım biraz rahatlamıştı ama mesleki olarak baktığımda, vicdanım hiç rahat değildi. Her şeyden önce gururumu ayaklar altına almıştım. Ne kadar haklı olsa da, bir öğrencinin önünde silahımla diz çökmek zoruma gitmişti. Ama biliyordum, bundan başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. Sadece Junmyeon'un yardımıyla Dan Tae ve yalancı teğmeni üç haftalık mesleki uzaklaştırma almıştı.

Kafam son zamanlar o kadar doluydu ki Ju Dan Tae piçi bile düşündüğüm şeyler arasında değildi. Her şeyin üst üste gelmesine katlanamıyordum, utanmasam -kocaman bir adam olsam da- oturup şuracıkta ağlayacaktım.

"Komutanım."

Bira şişesinin yarısını bir kerede içtikten sonra, gelen sesle kafamı sola çevirdim. Baekhyun'u görünce dolu gözlerimle güldüm. "Dalga mı geçiyorsun?"

Başını iki tarafa salladığında yanımdaki boşluğa vurdum. "Otur."

Gülümseyen yüzüyle gelip yanıma oturduğunda bira şişelerinden birini ona uzattım.

"Teşekkürler ama istemiyorum komutanım."

Omuz silkip şişeyi önümüze koydum, isterse içerdi. Baekhyun yüzünden üzülüp, Baekhyun'la beraber içmem de ayrı bir ironiydi. Zavallılığıma üzülüp şişenin içinde kalan birayı da bir kerede içtim.

"Herkesin ortasında öyle özür dilemenize gerek yoktu komutanım."

Ona dört saat eziyet ettikten sonra gelip bir de böyle alçak gönüllülük yaptığında kendimi gerçekten öldüresim geliyordu. "Sus lütfen Byun."

"Emredersiniz." deyip dudaklarını birbirine bastırdı.

"Normalde böyle biri değilim."

Güzel gözlerini bana döndürüp ufak bir "Hm?" mırıltısı çıkardı dudaklarından.

"Bir yakınım ameliyat oldu ve 36 saatlik nöbetim olduğu için onu görmeye gidemedim bile. Çok uykum vardı, tam uyuduğumda senin şikayetinle uyandım. Zaten agresiftim. Ju Dan Tae puştundan ve özellikle yarbaydan laf yiyince iyice sinirlendim." Sakince kendimi ifade ederken akan göz yaşlarımla duraksadım. Hemen gözlerimi sildim, görmemesi için. "O sinirle sana çok yüklendim. Herkesten önce seni dinlemem gerekirdi, biliyorum ama o an her şey ani gelişti. Ve sen orada benim sözlerimin üstüne söz söylediğin için sana çok kızdım. Hepsi üst üste gelince de sinirimi senden çıkarmış oldum işte."

Titrek bir nefes verdiğimde mutlu bir şekilde karşısına bakan Baekhyun'a şaşkın bakışlarımı yolladım. Hâlâ nasıl gülümseyebiliyordu?

"Kendiniz diyorsunuz. Hepsi üst üste gelmiş." Suratını bana döndürüp samimi bir gülümseme sundu. Biraz ilerdeki ışık sayesinde parlayan yüzü bile, parlayan gülüşünü bastıramıyordu. Her seferinde nasıl bu kadar güler yüzlü olabildiğini anlamıyordum. Yanımdaki şişelerden birinin kapağını açıp bir kısmını hızlıca içtim. "Unutabiliriz bence komutanım."

Dudaklarım kendiliğinden aralanırken, kendime gelme amacıyla başımı sallayıp biraz geri çekildim. "Unutabilir miyiz?"

Omuzlarını silkip tekrar önüne döndü. "Unutmasam, hatta sizi affetmesem bile ne olur ki komutanım? Yeni gelen bir asker, dokuz yıllık bir askeri affetmese ne olur? Benim varlığım size bir şey getirmeyeceği gibi, yokluğum da sizden bir şey götürmez ki komutanım."

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now