6

1.2K 157 434
                                    

"Off, komutan dün ne kadar havalıydı be!" Jisung'un sesini duyduğumda, hepsinin biraz ileride sıraya geçmiş ve beni beklemeye başlamış olduklarını gördüm. Sessizce biraz yaklaşıp çalıların arkasına saklandım.

"Harbi ya, keşke onun gibi bir asker olabilsek. Hiç tereddüt etmeden Baekhyun'u kucağında indirdi. Ben olsam beş kere düşünürdüm bu çocuğu taşıyabilir miyim, diye." Jongin konuştuktan sonra Sehun'un kahkahası ve gülüşü duyuldu.

"Yalnız ben o an sadece komutana değil, Baekhyun'a da dikkat ettim beyler. İndikten sonraki o suratı çok iyi biliyorum ben." dedikten sonra Baekhyun'un ensesine vurdu. "Utandın mı lan eşek sıpası?"

Sehun'un söylediklerinden sonra gruptakilerin hepsi aptal sesler çıkarmaya başlayınca Baekhyun hepsinin koluna vurup onları susturmaya çalıştı. "Ya! Saçmalamayın! Siz de üç metreden atlamaya korkup komutanın boynuna yapışsanız, siz de utanırsınız bir kere!" Tatlı bir sinirle söylediğinde hepsi ona bakıp güldü. "Ya gerçekten o yüzden utandım!" Kendini inandırmak için lafını tekrar edince kenardaki Taehyung konuştu.

"Tamam, tamam. İnandık, aynen. Ben de lisedeki eğitimde Jungkook'un üzerinden atlamaya utandığımda onunla sevgili olmuştuk." Gülerek söyledikten sonra birden yüzü düştü. "Pezevenkler, Jungkook'umu ülkenin diğer ucuna yolladılar. Güya bizi cezalandırıyorlar."

Jisung panikle öne adımladı ve Tae'ye döndü. "Lan ciddi misin? Ben de diyorum ki Jungkook da bizim gibi hep listelerin başındaydı, bu çocuğu neden bu askeriyeye  vermediler..?"

"Neden olacak? Gay olduğumuzu öğrenince ebemizi siktiler o okulda. Mezuniyet gününde..." Taehyung duraksadığında şaşırdım. "Hiçbiriniz fark etmediniz ama okul ikincisi olmasına rağmen adı okunmadı Jungkook'un. Herif ilk on beş kişiyi okudu, ben altıncıydım ama beni de okumadı."

Taehyung laflarını bitirince çaresizce arkasından baktım. Gerçekten çok kırıcı bir şey olmalıydı... Askeriyede yapış yapış olsalar ben de onaylamazdım ama en nihayetinde bu, onların özel hayatıydı ve karışmak eğitmenlere düşmezdi. Kaldı ki, Taehyung'un askerliğin ortasında silahını bırakıp bahsettiği çocukla öpüşecek kadar saçma davranacağını düşünmüyordum.

"Oha!" diye bağırdı Sehun. "Harbiden lan, sizin adınız okunmadı..." Taehyung'un saçlarını sevip üzgün bir ifadeyle konuştu. "Kardeşim biz de heyecana yenik düşmüş olmalıyız. Fark etmediğimiz için çok üzgünüm şu an..."

Diğerleri de benzer şeyler söyledikten sonra Taehyung önemli olmadığını dile getirmişti. Ben de bu kadar sohbet ve molanın onlara yettiğini düşünüp yerimden çıkmış, sanki yeni geliyormuş gibi elimdeki düdüğü, ipinden sallayıp şarkı söylemeye başlamıştım. "Tell me, tell me, t-t-t-tell me..."

Sesimi duyduklarında, duruşlarını düzeltip dikleştiler. Karşılarına geçip beni takip etmelerini söylemiş ve dövüş alanına doğru ilerlemiştim. Bugün tekrar oraya gidiyorduk çünkü öğrenmeleri gereken birçok savunma ve saldırı hareketi vardı. Lisede sadece temel dövüş hareketlerini öğreniyorlardı, burada ise sadece bir ay içinde neredeyse bütün profesyonel dövüş hareketleri üzerinde çalışıp bitiriyorlardı. Bu yüzden her gün yaklaşık beş hareket gösteriyor ve onlar üzerinde saatlerce pratik yaptırıp hızlanmalarını sağlıyordum.

Dövüş alanına geldiğimizde Dong-Young'u karşıma alıp bir vuruş ve bu vuruşa karşı bir savunma hareketi göstermiştim. Sıradaki altı kişiyi ikişerli gruplara ayırıp düdüğü çalmış, kendim de karşımdaki Dong-Young'la pratik yapmaya başlamıştım.

Yaklaşık iki saat boyunca farklı hareketleri çalıştıktan sonra onları yemeğe göndermiş ve kendim de komutanların yemekhanesine çıkmıştım. Tabağımı doldurup boş masalardan birine oturdum. Zaten öğle saati olduğundan dakikalar içinde çoğu masa dolmuştu.

Kod Adı: Bela •chanbaek•Where stories live. Discover now