5- Seni Seviyorum, Hep Sevdim

130K 8.9K 703
                                    

Rüzgar, masanın üstüne bıraktığı telefonunun titrediğini gördüğünde gözlerini televizyondan çekip kısa bir an telefonunun ekranına baktı. Üniversite zamanı oda arkadaşı olan Can'ın aradığını gördüğünde elindeki yemeği masanın üzerine bırakmış, televizyonun sesini kısarak telefonunu eline almıştı.

Can'ın çağrısını cevaplandırıp telefonu kulağına yasladı. "Efendim?"

"Rüzgar? Nasılsın kardeşim, neler yapıyorsun?"

"Aynı," dedi Rüzgar, düz tuttuğu bir ses tonuyla. Her zaman arayıp soran tarafın Can olmasından dolayı biraz mahcuptu. İnsanlarla yakın ilişkiler kurmaya pek yanaşan biri değildi. Dahası bir bağın nasıl kurulduğunu dahi bilmiyordu. Biliyordu aslında... Ama buna ikna edemiyordu kendini. Can ise, üniversite bittikten sonra dahi onu arayıp sormuştu. Hatta Rüzgar, onun nikâhında şahit bile olmuştu. Neden kendisini seçtiğini bir türlü anlamıyordu. Can'ın çevresi genişti, bir sürü başka arkadaşı vardı.

Elbette ki zor günlerinde yanında olmuş, ona destek vermişti. Başı sıkıştığında yardımına koşmuştu ama arayıp soran biri değildi. Aynı odada kaldıkları için yardıma ihtiyaç duyduğunu görmüş, yardım etmişti. Rüzgar için hayat, bölümlerden oluşuyordu.

Okul bölümü. İş bölümü. Ev bölümü. Bu üçünü birbirine katıp karıştırmayı sevmezdi.

"Sen neler yapıyorsun?" diye sordu, düşüncelerinden sıyrılarak. Can, keyifle anlattı neler yaptığını. Yeni evlenmişti, balayından da yeni dönmüştü. Acaba gerçekten yeni miydi? Can, eylülde evlenmişti. Şu an aralığın son günündeydiler. Balayından yeni dönmüş sayılmazdı.

"Neyse abi, şey için aramıştım ben... Bugün yeni yıl, biliyorsun. Dışarıya çıkacağız biz grupça. Gece kulübüne gideceğiz, alkol falan işte. Sen de katılsana bize, azcık kafan dağılır hem."

"Kafam niye dağılsın?" diye sordu Rüzgar, kaşlarını çatarak. "Gayet iyiyim ben."

"Oğlum ne zamandır deli gibi çalışıyorsun. Birkaç saat de olsa kafanı dinlemek senden bir şey eksiltmez."

Bir gece kulübünde kafa dinlemek, Rüzgar'a hiç mantıklı gelmemişti. Üstelik bir şekilde kendini, gece sonunda zil zurna sarhoş olan yetişkinlerin ebeveynliğini yaparken bulacağından da emindi. Çünkü hepsi biliyordu ki Rüzgar, içmiyordu. Ona güvenip kendileri cozutacaktı.

"Dinleniyorum zaten, sen merak etme. Size iyi eğlenceler," dedi sıcak bir tonlamayla.

"Başka bir planın mı var yoksa?" diye sordu Can.

Rüzgar, bakışlarını televizyona dikti ve sesini kısmasına rağmen orada oynamaya devam eden filme baktı. Yüzlerce kez izlemişti belki de, bir türlü sıkılmıyordu bu filmden. Yeni yıl için planlar yapan bir tip değildi, bunu da saçma buluyordu ancak illa bir planı olacaksa da sessiz sakin evinde, film izlemeyi tercih ederdi.

"Evet," dediğinde Can'ın abartılı bir şekilde onaylayan mırıltısını duydu.

"Öyle olsun bakalım. Mutlu yıllar dilerim sana. Çok güzel bir sene olsun."

"Sağ ol kardeşim, sana da mutlu seneler." dedi Rüzgar. Ardından vedalaşarak telefonu kapattı ve tekrardan masanın üzerine bıraktı. Televizyonun sesini açtıktan sonra çayından bir yudum alıp atıştırmaya devam etti.

Buz Devri'nin ilk filmini izliyordu. Diğer filmlerini dönüp de izlediği olmamıştı. Büyüdüğü yetimhanede yaptıkları film gecelerinde belki izlemişliği vardı. Ama her seferinde açıp izlediği, her bir dakikasını ezbere bildiği film, ilk filmiydi.

"Rüzgar, o karpuz değil mi?" derken heyecandan sesini biraz yükselmişti. Filmi izleyen diğer çocuklar, dönüp ona baktıklarında elleriyle yerden destek alarak Rüzgar'a doğru sokuldu. Fısıldayarak "Karpuz?" dedi. Söylerken ağzından "Kaaybuş." diye çıkıyordu.

"Evet, karpuz o."

"Rüzgar karpuz çok güzel! Ben de yiyebilir miyim ondan?"

Sesi, adeta Rüzgar'ın zihninde yankılanıyordu. Rüzgar, burukça tebessüm ederken ona, "Şu an kış mevsimindeyiz. Kışın karpuz olmaz." dediğini hatırladı.

"O zaman yaz mevsimine gidelim Rüzgar!"

"Öyle olmaz o işler, 3 ay kadar beklemen lazım."

Üç küçük parmağını kaldırdı. Sevinçle gülümserken "Az kalmış!" dediğinde âdeta cıvıldıyordu.

"90 gün bekleyeceksin," dedi Rüzgar, sayıları yuvarlayarak. Küçük kızın ellerine baktığını gördü, en fazla 10'a kadar sayabiliyordu şimdilik. Teker teker parmaklarını kaldırarak 9 yaptı. Bu haliyle bile ona çok görünmüştü. Rüzgar, ona doğru eğilerek "İşte ondan 10 tane yan yana getirmen lazım," diye devam etti.

Hesaplayamadığını görüyordu. Yine de bunun büyük bir sayı olduğunu anlamış, yanaklarını şişirerek nefesini dışarıya üflemişti.

"Ama çok var," dedi mızırdanarak. Rüzgar güldü ve onun sarı saçlarını karıştırdı. "Yapacak bir şey yok."

"Off," dedikten sonra küskün bir tavırla kollarını göğsünde bağladı. Bakışlarını tekrardan ekrandaki filme çevirdiğinde dikkati başka bir şey tarafından hızlıca dağıtıldığından, karpuz konusunda ısrarcı davranmamıştı.

Anılara daldığını fark eden Rüzgar, kafasını hızlıca iki yana sallayarak şimdiki zamana döndü. Elindeki yiyeceğe bakarken bir anda iştahının kapandığını hissetti. Ayağa kalkarak yemeğin üstünü kapattı ve buzdolabına yerleştirdi. Hemen bozulacak bir şey değildi, yarın da yiyebilirdi. Oturma odasına dönerek çayını yudumlarken evde ses olsun diye açtığı Buz Devri'ni izledi bir süre. Sonrasında telefonunu eline almış, sırtını arkaya yaslayıp ayaklarını ileriye uzatmıştı.

Nerede kalmıştı?

2007'deki tüm ilgili haberleri okumuştu en son. Şimdi 2008'e geçmişti. Acaba sonradan çıkan, o tarihle ilgili bir haber var mıydı?

O kaybolmadı, dedi içindeki ses tekrardan. Onu dinlemedi. Belki dünya için kaybolmamış olabilirdi ama Rüzgar, onu kaybetmişti. En ufak bir haber almaya, yeni bir haber, her şeyden çok ihtiyacı vardı.

Saatlerce araştırdı. O kadar fazla şey okudu ki, bir süre sonra gözleri acımaya başlamıştı. Gece yarısına doğru göz kapakları iyice ağırlaştı ve gözlerini örttü. Salondaki kanepesinde, elinde telefonuyla, rahatsız bir pozisyonda sızıp kalmışken elindeki telefonun peş peşe titremeleriyle uykusundan sıyrıldı ve gözlerini araladı.

Dışarıdan kopan gürültülere bakılırsa gece yarısını geçmişti. Rüzgar, acıyan gözlerini kırpıştırarak telefonunun ekranını açtı. Aynı numaranın ona birkaç mesaj attığını gördü. Onun bu gün, gece yarısında mesaj atmak için kendisinden izin aldığını hatırladığında ekran kilidini açıp mesajlara girdi ve hızlıca okudu.

Bilinmeyen Numara: Son 1 dakika kaldı

Bilinmeyen Numara: Yeni yıl zırvalıklarına ben de inanmam aslında

Bilinmeyen Numara: Ama yine de tuhaf bir heyecan var içimde

Bilinmeyen Numara: Bu sene beni çok yormuş olsa da çok güzel bir yanı var

Bilinmeyen Numara: Seni bulmamı sağladı

Bilinmeyen Numara: O yüzden minnettarım bu seneye

Bilinmeyen Numara: Son 10 saniye kaldı

Bilinmeyen Numara: Seni seviyorum, Rüzgâr (00.00)

Bilinmeyen Numara: Hep sevdim (00.00)

Bugün bir bölüm daha gelecek tatlı esintilerim.♥

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now