42- Terk Edilmiş Çocuk

130K 6.9K 3.3K
                                    

maNga – Cevapsız Sorular

Gripin – Durma Yağmur Durma

Hayatımla ilgili bir şeyden artık emindim.

Beni şok edecek gerçeklerin hepsi art arda ortaya çıkarak içlerinden bir tanesini bile sindirmeme izin vermiyor, hep beraber aklıma çöküyorlardı.

Rüzgar'ın beni bulduğu gün yarım saat içinde dini nikâhımızın kıyılması, beni alıp evden çıkması ve kendi evine getirmesi, iki gün içinde resmi olarak evlenmemiz... Bunların hepsi peş peşe, bir anda olmuştu. Yara bandını hızlı çektiğimiz zamanlarca acımayacağına dair bir deyim duymuştum. Bu, beni sarsacak gerçekler için de geçerli miydi?

Aynı anda yalnızca bir tanesini öğrenmiş olsam çok fazla düşünecektim. Yıllarca bir miras için defterde müsvedde olarak kullanılan ancak yırtılıp atılmayan bir sayfaydım ben. Oradayım ama yoktum. Hepsi para içindi ve bunu öğrenmemin üstünden sanki yıllar geçmiş gibi hissediyordum. Başımıza bir şeyler gelmeye devam etmeseydi, bu gerçek içimi parçalamaya devam edecekti.

Şu an ise çoktan bu durumu atlatmış, karşımdaki karmaşaya bakıyordum.

Karşımda Rüzgar'ın annesi vardı.

Handan Yıldırım.

Gözlerim ister istemez kadının yüzünde Rüzgar'la benzer olan noktaları aradı. Gözleri kahverengiydi, Rüzgar'ınkiler gibi. Ancak daha açık bir tondaydı Handan Hanım'ın gözleri. Yüz şekilleri benzemiyordu. Handan Hanım'ın kalp şeklinde, ufak bir suratı vardı. Rüzgar'ın ise daha köşeli ve kemikli bir suratı vardı.

İkisinin arasında pek de benzerlik göremiyordum. Belki de görmek istemediğimdendi. Handan Hanım'a karşı bir ön yargım vardı, bunu inkâr edemeyecektim. Her ne kadar bu sayede Rüzgar'la tanışmış olsak da onu doğduğu ilk gün yetimhaneye bırakmıştı. Rüzgar, bu yüzden gök gürlediğinde geriliyordu. Bu yüzden terk edilmek konusunda küçümsenemeyecek korkuları vardı. Ve bunun yol açtığı sorunlar yüzünden, Rüzgar uzunca bir süre kimsenin onu sevmeyeceğine kendini inandırmıştı.

"Sessizsin."

Handan Hanım'ın konuşmasıyla dikkatimi yeniden ona verdiğimde gözlerinin içindeki tereddüdü de görür olmuştum. Benim kadar o da ne yapacağını bilemiyordu. Tahminimce Hafsa'nın "Nedeni arkanda," demesi yüzünden kendini bana açıklamak zorunda kalmıştı. Eğer Hafsa bunu söylemeseydi, bana Rüzgar'ın annesi olduğunu hiç söyleyecek miydi? Ya da Rüzgar'a?

Rüzgar'ın Yıldırım Vakfı için söylediklerini hatırladım. Daha ne kadar böyle Rüzgar'ın hayatının her alanında olup dışarıdaymış gibi gözükecekti?

"Oturup konuşmayı teklif eden taraf sizdiniz," dediğimde sesim buz gibi çıkmıştı. "Benim söyleyecek bir şeyim yok."

Yüzünde buruk bir gülümsemenin oluştuğunu gördüm. "Benden hoşlanmadın," dedi direkt.

"Kusura bakmayın, Handan Hanım. Rüzgar ve benim için oldukça yoğun bir hafta oldu. Sizinle burada oturmak konusundaki isteksizliğimi anlayabileceğinizi umuyorum." İçime kısa bir nefes çekerek sözlerime devam ettim. "Ne de olsa sevdiğim adamı terk ettiniz."

Yüzündeki ufak tebessüm silinirken buz gibi bir bakış yerleşmişti gözlerine. Maziye gittiğini gördüm. Tahminimce bundan 27 yıl, 5 ay kadar öncesine... Rüzgar'ın doğduğu güne. Onu terk ettiği güne.

"Bunu istememiştim," dediğinde ona dikkatle baktım. "Her günümü onu özleyerek geçirdim."

"Handan Hanım," diye mırıldandıktan sonra duruşumu dikleştirdim. "Gördüğüm ve hakkınızda duyduklarım kadarıyla güçlü bir kadınsınız. Sizin konumunuzdaki bir kadın yıllar boyunca oğlunu yüzlerce kez bulabilirdi." Kaşlarım hafifçe çatılırken "Onu hiç aradınız mı bari?" diye sordum. Aklıma peş peşe sorular takıldığında onun cevaplamasına izin vermeden konuşmaya devam etmiştim. "Rüzgar'a üniversitede burs verirken onun sizin oğlunuz olduğunu biliyor muydunuz?"

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now