43- Geride Kalanlar ve Bastırılanlar

119K 6.4K 3.1K
                                    

Loreen - Tattoo

"Ne yaptım dedin?"

Emir, halsizliğinden dolayı kısık bir sesle bu soruyu sormuş olsa dahi yüz ifadesi dehşet içindeydi. Hafsa'dan duyduklarına inanamıyordu. Tüm bunların tatsız bir şaka olmasını dilermiş gibi yeşil gözlerini genç kızın yüzüne dikmişti. Normalde fazlasıyla cüretkâr olan kahverengi gözler, ondan inatla kaçarken Emir, başını yastığa biraz daha yaslayıp gözlerini yumdu.

"Bunu yaptığına inanamıyorum." Emir, dışarıya sıkıntıyla bir nefes verdi ve gözlerini açarak yeniden Hafsa'ya dikti.

"Ben yapmam gerekeni yaptım," dedi Hafsa, Emir'in beklediği o cesur bakışları gözlerine dikmişti. "Kendi hayatları hakkında bilmedikleri gerçekler yüzünden zarar gördüler. Belki bunu ortaya çıkarması gereken kişi ben değildim ama kaç gündür bana sorar gözlerle baktıklarından haberin var mı? Senin orada ne işin olduğunu merak etseler bile sormadılar halime acıdıkları için. Anlatmak zorundaydım."

"O kadar perişan durumda mıydın?" diye sormadan edemedi Emir. Gözlerini açtığında Hafsa'yı inceledi. Onun gözlerinin altının nasıl çöktüğünü görmüştü ancak yine de kendisiyle ilgili olmayan bir konudan kendine pay çıkarası gelmişti.

"Sence?" diye sordu Hafsa ters bir sesle. Bunu sorması bile sinirlendirmişti onu.

Emir, yutkunarak konuya geri döndü. "Rüzgar ne durumda?"

"Onun için endişelenme. Meltem yanında nasılsa." Hafsa'nın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Öğrendikleri Rüzgar'ı sarsmış olabilir ama Meltem onunla olduğu sürece üstesinden gelecek gücü bulur."

"Evet..." dedi Emir. Hafsa'nın söyledikleri içine su serpmişti. Rüzgar'ı uzun bir süredir tanıyordu. Meltem hayatına girmeden önceki hali hafızasında netti. Karısı hayatına girdiği günden bu yana Rüzgar'da belirgin değişimler gözlemişti. En başında da gözlerinin içine can gelmesi vardı. Eskiden koyu kahveleri soğuktu. Cansızdı. Pek gülmez, pek de konuşmazdı. Sadece kendi işiyle ilgilenirdi. Ama Meltem'le beraber Rüzgar'ın gözlerinin içi de gülmeye başlamıştı.

Handan Yıldırım'ın hayatındaki yeri, Rüzgar için sindirmesi zor olacak bir olaydı. Ama Meltem onunla olduğu sürece kolaylaştırmanın bir yolunu bulurdu. Karısına çok düşkündü. Gülsün diye gözlerinin içine bakıyordu.

Emir, onları gözlemlediği vakitlerde çok aklına takmamaya çalışsa da aralarındaki ilişkiye özendiği olmuştu.

Bakışlarını tekrardan Hafsa'ya çevirdi.

"Zayıflamışsın," dedi alakasız bir şekilde.

"Ölüyordun, geri zekâlı."

"Ölsem peşimden mi gelecektin sanki? Niye kendini ihmal ediyorsun bu yüzden?"

Hafsa'nın dudakları aralanıp kapandı. Bu sözlere karşılık verecek tek bir kelime dahi üretemedi. Sadece dipsiz o yeşil gözlere baktı. Burada günlerce onun için ağlamış, gözlerini açması için dua etmişti. Yemek yemek bir insanın temel ihtiyacıydı, şüphesiz. Ama temelde ihtiyacı olan her şeyini unutmuştu onu kaybetme korkusu yaşarken.

Acıkmamıştı, uykusu gelmemişti, yorulmamıştı. Sadece ağlamış ve beklemişti. Gözlerini açana kadar hayatını askıya almıştı. İnsani ihtiyaçlarını da öyle. Ve şimdi baktığı gözler, Hafsa tüm bunları yaşarken kendini düşünebilirmiş gibi bir ifadeyle karşılıyordu onu.

Sanki... Emir için bu kadar çok üzülmesi mümkün değilmiş gibi.

İçinde bulundukları hastane odasının kapısının tıklatılmasıyla ikisinin de bakışları kapıya döndü. Bir saniye sonra kapı aralandığında Handan Yıldırım, içeriye kafasını uzatmış ve hastane yatağında uzanan Emir'e bakmıştı.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now