25- Yarım Adım, İlk Adım

172K 10K 11.7K
                                    

The Weeknd - Die For You

Herkese iyi bayramlar ♥

Rüzgar'la aramız oldukça iyiydi.

Yanağımı öptüğü günün ardından bir şeyler düzelmeye başlamıştı. Onu rahatsız etmeyecek kadar ona yakındım ve bu yakınlık karşılıklıydı. Sabahları onu işe geçirirken gününü kutluyor, yanağına ufak bir öpücük bırakıyordum. Bunun karşılığında ise Rüzgar, bana doğru eğilerek yanağımı öpüyordu.

Bunu yaptığı her seferde kapı önünde birkaç dakika kalakalıyordum. Hâlâ alıştığım bir his değildi, kalpten gidecek gibi oluyordum.

En sonunda bir düzen oturtmuştuk. İyi anlaşıyorduk. Konuşuyor, bir şeyler paylaşıyorduk ve ikimizin de her şeyden önce, en çok buna ihtiyacı vardı. Onu seviyordum, ona âşıktım. O buna inanmıyor olsa da, kendimi buna inandırdığımı düşünse de gerçek buydu. Yine de bu gerçeği devamlı gündeme getirip de onu germek istemiyordum. Yanımda rahat olmasını istiyordum. Yanımda rahat olmasına ihtiyacım vardı.

İkimiz de yalnız bir hayat geçirmiştik ve ikimizin de öncelikli ihtiyacı arkadaş olabilmekti. Aynı çatı altında yaşıyorduk. Arkadaş bile olamayacaksak hayat ikimiz için de zorlaşırdı. Bunu anladığımda ona bir arkadaş olarak yaklaşmıştım. Hislerimden bahsetmemiştim. Ağzımı kapalı tutuyordum. Kimi zaman gününden bahsederken ona âşık âşık bakmam ve kaşlarını çatıp alnındaki izi kaşıdığı zamanlar üstüne atlamak isteyişim dışında, epey de başarılıydım.

Ve yine o zamanlardan birinin içindeydim. Rüzgar, çayını yudumlayıp kahvaltısını ederken ben ağzımda kalmış çatalımla ona bakakalmıştım. Bir şeyler yemesi benim de iştahımı açıyordu ama yemeğe karşı değildi bu iştahım, ona karşıydı.

"Sen kaçta çıkacaksın evden?"

Rüzgar'ın yönelttiği soruyla çatalımı ağzımdan çıkarıp "Bugün işe gitmeyeceğim," dedim. Hafifçe çatılan kaşlarıyla bana döndü. "Neden?"

"Emir dün gece haber verdi, cenaze dolayısıyla mekân kapalıymış bugün."

"Anladım," diye mırıldandı. "O zaman evde misin tüm gün?"

"Evet," dedikten sonra sandalyemde geriye yaslanıp bacaklarımı ileriye uzattım. "Özlemişim evde takılmayı, tembellik edeceğim biraz."

Bacağıyla ileriye uzattığım bacaklarımdan birini hafifçe dürttü. "Tembellik falan yok, bu tatili güzel değerlendirip ders çalışacaksın."

"O kadar ders çalışmama gerek yok. Hâlihazırdaki netlerimle çok rahat gastronomi kazanabilirim. Biraz evdeki işlerle ilgilenirim diye düşündüm. Uzun zamandır dip bucak temizlik yapmamıştım."

"Tembellik etmekten kastın tüm gün evde kalıp her yeri dip bucak temizlemek mi?" Kafasını geriye yatırıp bir kahkaha attı. Kahkahasının sesi kulaklarıma şenlik getirmişti adeta. Kalbim kanatlanıp uçmuş gibi hissediyordum.

Rüzgar, kafasını iki yana sallayıp bana baktı. "Bunun için temizlikçi çağırıyorum. Sen gerçekten de tembellik etmene bak o yüzden."

"Evet ama onun temizliğini beğenmedim pek."

"Nesi varmış temizliğinin?"

"Kötü değil, ev tertemiz oluyor ama sadece görünen yüzeylerde. Ben detaycı biriyim."

"Mesela?" diye sordu. Bunu bana illa söyletecekti. "Mesela lambaları silmiyor," dedim. Bana şok içinde baktı. Sanki lambalar toz tutmuyormuş da onları silmek olağanüstü bir şeymiş gibi karşılamıştı bunu.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang