51- Yeşil Defter

158K 8.6K 5.2K
                                    

Bölümün hepsini düzenlemeye vaktim olmadı, birkaç yazım hatası olabilir. Şimdiden kusuruma bakmayın.

"Sence hangisi?"

İki tane 0-3 aylık bebekler için olan kazağı karnımın önünde tutarken konuşmaya devam ettim. "Biri mavi renk, beyaz puantiyeleri var. Diğeri ise sapsarı, kol kısmında dantelleri var. Şimdi, kararını etkilemek gibi olmasın anneciğim ama ben sarısını daha çok sevdim. Sen hangisini istersen onu alacağım. Mavi olan mı?" derken sarı olan kazağı karnımın önünden çektim. Kızım, tekme attı.

Maviyi karnımın önünden çekip sarıyı tek başına gösterdim. "Yoksa sarı olan mı?" diye sorduğumda kızım, bir kez daha tekme atmıştı.

Yanaklarımı şişirdim. "Karar veremedin mi?"

Bir tekme daha.

"Bir saniye, sen daha mavi ve sarının ne olduğunu bilmiyordun, değil mi?" Hevesle kazak askılarını tek elime alıp diğer elimi karnımın üstüne yasladım. "Gökyüzü, deniz... Bunlar mavidir. Gerçi deniz mavi değil, renksizmiş. Yansımadan dolayı-..." Dudaklarımı birbirine bastırıp sustum. Kızımın aklını karıştırmanın gereği yoktu. "Limon, güneş... Bunlar da sarıdır."

Duraksadım. "Ay, ama sen gökyüzünü, limonu falan da bilmiyorsun. Hatta hiçbir şey bilmiyorsun. Özür dilerim, anneciğim. Tekrardan soruyorum. Mavi mi?" dedikten sonra sarıyı arkama çektim. "Yoksa sarı mı?"

İkisinde de tekme atmıştı. "Birini seçmen lazım, ikisi birden olmaz. Karar verme mekanizmanı güçlendirmeye çalışıyorum burada. Sarı ya da mavi."

"Güzelim, ne yapıyorsun?"

Rüzgar'ın sesiyle yana doğru dönerken elindeki zıbınlara kısa bir bakış attım. "Hanımefendiye kazaklardan birini seçtirmeye çalışıyorum ama sanırım ikisini de istiyor."

Konuştuktan sonra bakışlarımı yüzüne çıkardığımda bana tuhaf tuhaf baktığını gördüm. Bir deliyle evlendiğini düşündüğünden emin olduğum birkaç saniyenin ardından yavaşça yanıma yaklaştı.

"Neden ikisini de almıyoruz? Madem kızımız istiyor."

"Olmaz," dedim kafamı iki yana sallayarak. "Zaten çok çabuk büyüyecek. İlk 3 ay giyeceği şeyleri alırken öyle çok almamıza gerek yok. Hem kızımız da karar vermeyi öğrenmeli."

"Daha doğmamış bebeğimize çok yüklenmiyor musun?"

"Daha doğmadı ama siz ikiniz birlik olmaya başladınız bile."

Rüzgar, başını önüne eğip güldüğünde tek gamzesi de ortaya çıkmıştı. Gözlerime parlayan koyu kahveleriyle baktı. "Her şeyi fazladan alalım, ne olacak? Sen demedin mi biri kız, biri erkek diye? Ona da lazım olur."

"Tamam da aynı mevsimde doğacakları ne malum? Bu kız baharın ortasında doğacak, ona göre alıyoruz kıyafetlerini. Kışın ortasında doğan bir çocuk için ince kalır."

"Sen niye dert ediyorsun orasını? Planlamasını yapar, ikinciyi de aynı mevsime denk getiririz."

"Hmm," dedim abartılı bir şekilde. Çenemle hafif çıkık karnımı işaret ettim. "Kızımızın planlamasını yaptığımız gibi mi?"

Rüzgar'ın dudakları aralandı ancak diyecek bir şey bulamadı. Hiç beklemediğimiz, anne-baba olmayı belki de en düşünmediğimiz anda hamile kaldığım gerçeği onun da aklına gelmişti. Aradan geçen birkaç saniyenin ardından "Doğru diyorsun," diye mırıldandığını duydum. "Bizim işimiz belli olmaz."

İçime korku salan bu sözleriyle gözlerimi irice açtım. "Rüzgar, ya ben üniversiteye başladıktan sonra yine hamile kalırsam?"

"Kalmazsın..." diyen sesi, gittikçe kısıldı. Hamile kalmamam için kullandığımız yöntemler, bir kere başarısız olmuştu ve hamile kalmıştım. Hiçbir yöntemin tam anlamıyla bir koruyuculuğu yoktu. Anne olabilmek için hayatımı bir kez askıya almış, hayalimi ertelemiştim ama ikinci kez bunu yapacak gücüm olmayabilirdi.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now