Özel Bölüm

78.3K 5.5K 4.9K
                                    

Herkese iyi bayramlar!

Oldukça sıcak bir günün ardından kendimi kliniğin içinde bulunduğu binaya atıp güneşin yakıcı etkisinden kurtulmanın getirmiş olduğu rahatlıkla derin bir nefes aldım. Şimdi sıra, benim Güneş'imdeydi.

Bugün, ben son final sınavımı vermek için okula giderken Güneş de babasıyla beraber kliniğe gitmekte ısrarcı davranmıştı. Kliniği çok seviyordu. Bir nevi klinikte büyümüştü. Ben dersteyken Rüzgar, ona burada sık sık bakmıştı ve bu yüzden Güneş için klinik, ikinci evi gibiydi. Hatta oyun alanı da diyebilirdik. Hiçbir oyuncağı, klinikteki en ufak eşya kadar bile dikkatini çekmiyordu. Onun yerine benim daha çok dikkatimi çekiyordu. Özellikle kızımın oyuncak eviyle ondan daha çok oynadığımı söyleyebilirdim.

Kliniğin zilini çalıp elimi geri çektim ve beklemeye başladım. Kapı hemen açıldı.

"Hoş geldin, Meltem," dedi Sibel. Gülümsediğimde bana burada giydiğim terlikleri uzattı. Teşekkür ederek giyindim ve içeri girdim. Havadan sudan konuştuğumuz birkaç saniyenin ardından kızımın sesini duymamla bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Kapalı bir kapıya bakıyordum.

"Rüzgar hoca yanına aldı Güneş'i. Beraber hasta bakıyorlar," dedi Sibel gülerek. Ben de gülüp başımı iki yana salladım.

"Benim kız rahat durmadı anlaşılan..." dedim iç geçirerek. Sonuçta kimin kızıydı? Küçükken benim Rüzgar'ın başının etini yemem yetmemişti, bir de minik bir versiyonumu doğurup görevimi ona devretmiştim. Gerçi devrettiğim söylenemezdi. Ben hâlâ Rüzgar'ın başının etini yiyordum.

"Yok ya, çok uslu. Hiç işimize engel olmuyor. Hastalar da çok seviyor onu zaten."

"Kliniğin maskotu oldu desene."

Sibel, yaptığım yoruma güldüğünde ben de kapalı kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu aşağıya indirip açtığımda Rüzgar'ı gördüm.

Maskesi ve eldivenleri ile hastasına doğru eğilmiş durumdaydı. Güneş, kucağında oturuyordu. Onun da yüzünde desenli bir maske vardı ve koyu sarı saçları, babası tarafından özenle toplanmıştı. Küçük ellerini kucağında birleştirmişti. Büyük bir ilgiyle babasının yaptığı işi izliyor, bu esnada çıtını dahi çıkarmıyordu.

Rüzgar'ı bu raddeye getirene kadar çok mızırdanmış olmalıydı. Yoksa Rüzgar, hiçbir şekilde kucağında kızımızla hasta bakmazdı. Hastasının konforunu düşünürdü başta. Güneş'in buradaki her şeyle oynamasına izin veriyordu ancak iş etiği de her şeyin önünde geliyordu. Güneş, babasının kucağında uslu uslu yapılan işlemi izliyorsa muhtemelen hastası böyle olmasını istemişti.

"Baba," dedi Güneş. İşaret parmağıyla hastanın ağzındaki bir noktayı işaret etti. Rüzgar, tek eliyle kızımızın elini indirirken diğer eliyle işlemi yapmaya devam ediyordu. Ben burada bakarken dayanamıyordum. Bu kız nasıl hiç korkmuyordu?

"Evet kızım," dedi Rüzgar. "Bak şimdi," diye eklediğinde Güneş, gözlerini kocaman açıp pürdikkat onu izledi. Rüzgar'ın yaptıklarına büyük bir hayranlıkla bakıyordu. İşlem bitince Rüzgar, Güneş'i kucağından indirdi. Dikiş atacaktı muhtemelen ve kızımızın görmesini istemiyordu.

Güneş, yeniden huysuzlanarak babasının kucağına tırmanmaya çalıştığında Rüzgar'ın rahat çalışabilmesi için kapıyı biraz daha açtım ve Güneş'in dikkatini çektim. "Annem? Ne yapıyorsun sen bakalım burada?"

Hem Güneş'in hem de Rüzgar'ın dikkatini başarıyla üstüme çekmeyi başardığımda Güneş, bana doğru koşmaya başladı. Ayağında babasınınkilerle aynı renk crocslar vardı. Beyaz. Adımlarını önümde durdurduğunda heyecanla, "Anne!" dedi.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant