17- Senin İçin

133K 8.7K 7.8K
                                    

İçime derin bir nefes çekerek gözlerimi kıstım ve önümdeki rafa baktım. Beni çok önemli bir seçim bekliyordu. Bu seçim harika sonuçlar verebilirdi. Ama her şey bir o kadar da kötü olabilirdi. Hepsi, benim seçimime bağlıydı ve ben, hafızamın derinliklerine yaptığım yolculuktan eli boş dönmüş biri olarak fazlasıyla kararsızdım.

Bu zeytinlerden hangisinin tadı güzeldi?

Birinin tadı çok kötüydü ve birini de severek yiyordum ama hangisi hangisiydi, bir türlü aklıma gelmiyordu.

Yanaklarımı şişirip ellerimi belime dayadım. Rüzgar'la market alışverişine çıkmıştık. Onun parasını kullanmamaktaki ısrarım yüzünden markete beraber gitmeyi teklif etmişti. İlk başta rafların arasında beraber dolanıyor olsak da Rüzgar'ı diş macunlarının bulunduğu rafta kaybetmiştim. Eve diş macunu alınması gerekiyordu ve hepsini özenle inceliyordu.

"Off," diye homurdanarak elimi saçlarımdan geçirdim. En sonunda siyah zeytin almaktan vazgeçerek yeşil, biber dolgulu zeytini market arabasına koymuştum. Yoluma devam ederken kafamı kaldırarak etrafıma kısaca bakındım. Oldukça büyük bir markete gelmiştik, Rüzgar'ın bulunduğu yerde çeşitli diş macunları vardı ve işi belli ki uzun sürecekti.

Market arabamı sürmeye devam ederken oyuncakların olduğu alana geldiğimde yüzüme ister istemez bir gülümseme yayıldı. Ne zaman markete gitsem oyuncak reyonuna bakmadan duramazdım. Yetimhanede sınırlı oyuncağımız vardı ve hiçbiri de bana ait olmamıştı. Hepsini ortaklaşa kullanırdık. Yetimhaneden alındıktan sonra da biriyle paylaşabileceğim bir oyuncağım dahi olmamıştı. Yalnızca bir kurşun kalemim ve de üstüne bir şeyler karalayabileceğim eski gazeteler olurdu.

Artık oyuncaklar için fazla büyük olsam da bakmak hoşuma gidiyordu işte. Eskiden tek tük olan bebekler iyice çeşitlenmişti. Kıyafetlerine, saçlarına hayranlıkla bakarken ufak bir oyuncak mutfak seti gözüme çarptığında ilgiyle ona yanaştım.

İncelerken kıkırdamadan edememiştim. Benim oyuncak mutfak setim olmamıştı ancak küçük yaşta mutfağa girdiğim için gerçek tava ve tencerelerle kendimce oynardım. Çok tatlıydı. Ufak bir çocuğun bunlarla oynadığını düşünmek daha da tatlıydı.

"Meltem?"

Rüzgar'ın sesiyle bakışlarımı oyuncak reyonundan çektiğimde yüzümdeki gülümsemenin iziyle ona baktım. Elindeki diş macununa bakarak bana doğru ilerliyordu. Kafasını kaldırdığında göz göze geldik. Bakışları gülüşüme takıldı.

İşte yine yapıyordu.

Öyle bakarak tüm dengemi sarsıyordu.

Koyu kahveleri tekrardan gözlerime çıktığında birkaç adımda yanıma gelmişti. Aldığı diş macununu bana gösterirken "Bunu aldım," diyerek belirtmiş, ardından market arabasına bırakmıştı. Onca düşünme seansının ardından aldığı diş macununa dudak bükerek bakarken aklıma gelenlerle sırıtıp ona takıldım.

"Evlenmeye karar vermen diş macunu seçmenden daha kısa sürdü, farkında mısın?"

"Çünkü-..."

"Ay tamam, bu evlilik kâğıt üstünde biliyorum. Yine de evini paylaşmaya karar verirken daha az düşünmüştün. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim." Tek gözümü kısarak Rüzgar'ı inceledim. "Bana çok mu güveniyorsun yoksa bir diş macunundan beklentin, benden beklentinden daha mı fazla?"

Dudaklarında ufak bir gülümseme oluştuğunda kalbim kanatlanıp uçacaktı sanki. Somurtkan biri değildi ama yüz ifadesi hep düzdü. Onu çok az gülümserken görüyordum. Bu yüzden kocamı güldürebildiğim için içimde haklı bir sevinç vardı.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now