50- Her Şeyi Geride Bırakmak

171K 9.1K 4.5K
                                    

Mavi Gri - Dünyanın En Güzel Kızı

Beyaz sabun, çiçek, eritilmiş çikolataya daldırılmış brokoli ve hiç yan yana gelmemesi gereken ikilileri mideme indirdiğim aşerme serüvenime yeni bir şey daha eklenmişti.

Rüzgar.

Kokusuna özlem duyup onun yanında uyuduğum günden sonra bu anlık aşerme, güçlenerek tüm aklımı ele geçirmişti. Tümüyle Rüzgar'ı aşeriyordum. Yakınlığını istiyordum ama ona yakın olmak yetmezdi. Kendimi ona bağlamak, gün boyu o şekilde gezmek istiyordum. Hamilelik hormonlarımın beni getirdiği son nokta, buydu.

Ve şimdi oturduğum yerde bacaklarımı ileriye uzatmış, evi süpüren kocamı izliyordum. Onu izledikçe midem havalanıyor gibi oluyordu. Adam sadece evi süpürüyordu ve bu da benim yüzümdendi. Sanki onu ilk kez görüyormuşçasına heyecanlandığım için koridorda denk geldiğimizde elimdeki tabağı düşürmüştüm.

Tabak kırıldığı anda Rüzgar, beni kucaklamış ve bu koltuğun üstüne bırakmıştı. Beni bu kadar kolay kaldırabilmesi daha çok heyecanlanmama neden oluyordu. Hamileydim. Kilo almıştım. Buse'yle hemen hemen aynı sürede gidiyorduk ama ben ondan daha çok kilo almıştım çünkü hareket etmiyordum. İlaç kullandığım için de mide bulantılarım yok denecek kadar az oluyordu. Ama Rüzgar beni kaldırdığında sanki hiçbir ağırlığım yokmuş gibi hissediyordum.

İç geçirmemek için kendimi zor tutarken arkama yaslanıp evlendiğim adamı incelemeye devam ettim. Onu her gördüğümde sanki ilk kez görüyormuş gibi incelediğim için her bakışımda bu kadar yakışıklı olmasına şok geçiriyordum. Hem beni hiç zorlanmadan kaldırabiliyordu hem de çok yakışıklıydı.

Kırdığım tabağın parçalarını görebildiği kadarıyla yerden toplamıştı. Göremediği ufak parçalar için de ne olur ne olmaz, süpürge açmıştı. Mutfağa giderken ayağıma batmasından o kadar korkuyordu ki her zamanki halinden daha ciddi bir şekilde yeri süpürüyordu. Kaşları çatık, gözleri kısıktı.

"Tamam herhalde," diyen sesini duydum. Sesi de çok güzeldi.

"Daha da parça kalmamıştır ama sen yine de terliksiz girme mutfağa."

Gözlerimi gövdesinden zorlukla çekerek yüzüne çıkardım. Evde üstsüz dolaşıyordu, benim suçum değildi. Gözüm kayıyordu ister istemez.

"Sevmiyorum terlik giymeyi."

Süpürgeyi yerine yerleştirdikten sonra bana doğru yürümeye başladı. "Giyeceksin ama," dedi oldukça ciddi bir tavırla.

"Giymeyeceğim. Sevmiyorum."

"Giyeceksin."

"Benimle mi inatlaşıyorsun?"

"İnatlaşan sensin." Ayakucuma oturup arkasına yaslandı ve kafasını bana doğru çevirdi. "Ayağının altına bir şey batmasın diye söylüyorum."

"Bir şey olmaz ki. Diyelim ki battı, bebeğimizi etkileyecek hali yok."

"Bizim bebeğimizi etkilemez." dedikten sonra elini ayak bileğimin üzerine koydu. "Ama benim bebeğimi etkiler."

Ufacık dokunuşuna ek olarak söyledikleri ürpermeme neden olurken bacaklarımı kendime doğru çekip temasından kurtuldum. "Tamam, giyerim terlik."

"Bu kadar kolay sözüme gelmeni beklemiyordum. Keşke başka bir şey isteseymişim."

Artık aramızda uzattığım bacaklarım da olmadığı için oturduğu yerden benim yakınıma kayma imkânı bulmuştu. Elini bana doğru uzatıp işaret parmağını gösterdi. "Bak, parçaları yerden toplarken parmağımı kestim."

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now