46- Dört Çizgi

130K 7.1K 5.2K
                                    

Model - Yalnızlık Senfonisi

Duman - Haberin Yok Ölüyorum

Mutfakta bir o yana, bir bu yana koştururken bir yandan da çırpıcımın altında elimi tutuyor, yere akmaması için çabucak tezgâha varmaya çalışıyordum. Çırpıcıyı kabuk tutmasın diye tekrardan karıştırdığım muhallebinin içine bırakarak elime bir fırça aldım ve buzdolabına yöneldim. Kapağı açtığında bir an için niye buzdolabını açtığımı hatırlayamadım. Sonraki saniyede gördüğüm pudra şekeri ve yumurtayla aklım başıma gelmiş, lazım olanları alarak tezgâha yürümüştüm.

"Anne!" diye seslenen küçük canavarımla arkamı döndüm ve mutfak masasının üstünde yüzü gözü una bulanmış bir halde bana bakan kızımla göz göze geldim. Kırmızı, tombul yanakları yüzünden sarkıyordu. "Anne, kurabiye." dedi.

"Birazdan fırına vereceğim, anneciğim."

Elimdeki yumurtanın sarısıyla beyazını ayırıp sarısını böreklerin üstüne sürmeye başladım. "Anne, kurabiye!" diye çıldırdı kızım tekrardan.

"Tamam anneciğim, yapıyorum kurabiyeni." dedikten sonra onaylamaz bir ses çıkardım. Kızım çok sabırsızdı.

"Kızım, sen kimden aldın bu sabırsızlığı?" Duyduğum tanıdık sesle mutfağın girişine baktığımda Rüzgar'ı görmüştüm. Gülen gözleri ve yanağında belirginleşen tek gamzesiyle masada una bulanmış kızına bakıyordu. Onun yanına ilerlerken bana ufak bir bakış attı. "Küçük bir versiyonunu doğurmasaydın bu kadar uğraşmayacaktın."

Yumruğumu belime yaslayarak ona dik bir bakış attığımda güldü ve saçımın üstüne bir öpücük kondurdu. Ben de bakışlarımı kızımıza çevirdim. Belki görünüş olarak bana benziyordu ama güldüğünde yanağında belirginleşen o tek gamzesini babasından almıştı.

"Güzelim," dedi Rüzgar içimi eriten o ses tonuyla. Kızını kucağına alıp tombul yanaklarını derin derin öptü. Tekrar ve tekrar... Onu öpmelere doyamıyordu. "Annen bugün seni mi pişirecek, babacığım? Bu ne hâl böyle?" diye sordu yüzündeki unları nazikçe silkelerken.

"Annem hiçbir şey pişiremiyor, baba." diyerek beni şikâyet ettiğinde ağzım kocaman açıldı. "Çok şey yaptı ama hiçbiri pişmedi. Kurabiyem de pişmedi daha."

Büyük gözlerini gözlerime dikti. "Anne!" dedi kaşlarını çatarak. "Bir işe başladıysan önce onu bitir!"

Gözlerimi anında Rüzgar'a çevirdim. "Kimin küçük bir versiyonu demiştin?" diye sorduğumda keyifle güldü. Gözlerinde gururlu bir bakış vardı.

"Ben kızımın üstünü değiştireyim, bir tanem. Kirlenmiş."

Kafamı onaylarcasına salladığımda Rüzgar, kucağında kızımızla beraber mutfaktan çıktı. Bir yandan da kızımızın benimle ilgili şikâyetlerini dinliyordu. Birçoğu kurabiyesinin hâlâ hazır olmamasıyla ilgiliydi. Hatta hepsi...

Kendi kendime gülerek kurabiyeleri önceliğime koydum ve üstlerine pudra şekeri serptim. Nihayet tüm işlerimi bitirdiğimde "Rüzgar!" diye seslendim kızımı getirmesi için. Ses gelmemişti. Mutfaktan çıkıp koridorda ilerlemeye başladım.

"Anne!" diye bağıran kızımın sesini duyduğumda ona varmak için deli gibi koşmaya başlamıştım. "Bebeğim?"

"Anne, kurtar beni!"

"Bebeğim, neredesin?" Evin duvarları üstüme geliyor, kızıma giden yollarım bir bir kapanıyordu. İşin can sıkıcı tarafı sesin nereden geldiğini de kestiremiyordum. Yavrumun yardım çığlıkları kulaklarıma çarparken nefeslerim daralıyor, kendi etrafımda dönerek onu bulmaya çalışıyordum.

KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now