Bölüm 3.3

138 37 23
                                    

BÖLÜM 3-PART 3

Bu yazarın sizden ufak bir dileği var!

Daha fazla kişiye ulaşabilmem için hikayeyi beğeniyorsanız bir oy bırakmayı, aşağıdaki yıldıza dokunmayı unutmayın! Fikirlerinizi de yoruma bırakırsanız çok mutlu olurum :) Tüm yorumlara cevap vereceğim :) Keyifli okumalar :)

Doruk ve ben patikanın ortasında ikisinin de arkasından bakar halde kalmıştık. Doruk, savaşçı kıyafetlerini çıkarmış üzerine siyah salaş bir tişört ve dar bir jean giymişti. Bu haliyle sıradan bir delikanlı gibi görünüyordu.

-Kıyafetlerin...

-Ah, evet. Dünyadan almıştım, dedi gülerek. "Dünyadaki hayatı sevdiğimi söylemiştim. Bazı akşamlar dünyaya bir şeyler içmeye giderim. O zaman bu kıyafetler çok işime yarıyor. Malesef dünyada insanlar deri savaşçı kıyafetlerine pek aşina değiller."

Son cümlesine ikimiz de güldük. Yavaş yavaş ilerlemeye başladık.

-Takma kafana, zamanla alışırlar, dedim gülerek. "Dünyanın nesini seviyorsun mesela? Uçmag'a baktığımda hava her zaman ılık, en güzel hava durumu ne sıcak ne soğuk, her yer yeşil ve rengarenk çiçeklerle kaplı. İnsanlar koşuşturma içerisinde değiller, trafik yok, stres yok, küfür yok. Uçmag yeryüzünden en az beş adım önde!"

-Sürekli dünyada yaşamış biri için evet Uçmag çok güzel bir yer ama sürekli burada yaşamak da sandığın kadar güzel olmuyor. Uçmag hep stabil, az çok aynı olayların aynı şekilde yaşandığı, herkesin daha dünyaya gelmeden kendine biçilmiş kaderi yaşadığı, çok nadiren bu kaderin dışında eylemlerde bulunduğu, eğlencesi az görevi fazla bir yer. Ama yeryüzü öyle değil. Eğlenceli, hareketli ve en güzeli tahmin edilemez. Hiçbirinize biçilmiş bir kader yok, belli sınırlarınız olsa da genel hatlarıyla hayatlarınızı şekillendirmekte özgürsünüz. Biz burada kiminle evleneceğimizi dahi seçme hakkına sahip değiliz.

-Gerçekten mi? Yani sizin tüm hayatınıza başkaları mı karar veriyor?

-Çoğuna Tanrı ve Tanrıçalar karar veriyor aslında. Bir kere doğarken savaşçı-yardımcı sınıfına mensup olarak doğuyoruz. Önümüzde yalnızca iki yol oluyor. Bu yollardan hangisine gideceğimize de okuldaki öğretmenler karar veriyor. İtaatkar, sevgi dolu, kibar ve neşeli bir yapıdaysan yardımcı olup doğrudan bir tanrı ya da tanrıçaya hizmet ediyorsun. Asi, cesur, gözüpek ve sessiz bir yapıya sahipsen savaşçı oluyorsun. Ona göre eğitilip göreve gönderiliyorsun. Ve on beş yaşından itibaren görevini icra etmeye başlıyorsun. Yirmili yaşlarının sonuna geldiğinde de Umay Ana sana bir eşi uygun görüyor ve bunu bir mektup yardımıyla sana bildiriyor. Eğer onunla evlenirsen kaderinin mutlulukla dolu olduğunu öngörüyor. Tabii ki bir tanrıçaya karşı gelip başkasıyla evlenmeyi tercih edebiliyorsun ama bu kendisi tarafından çok da hoş karşılanmıyor.

-Yani cennette Kast sistemi mi var?

Güldü.

-Öyle değil aslında, yani bunu yaratılış nedeni olarak düşün. Bu dünyada herkes bir amaç uğruna yaratıldı. Bizlerin de yaratılış amacı Tanrı ve Tanrıçalara hizmet etmek, dünyayı tehlikelerden korumak.

-Peki, neden sizin yolunuzu seçmenize müsaade etmiyorlar ki? Belki ben yardımcı olmak istemiyorum, savaşmak istiyorum.

-Burada işlerin eksiksiz yapılması gerekli, bu yüzden istek değil de yetenek önemli. Eğer yetenekliysen o işte başarılı olursun, istek her zaman yeterli değildir.

-İnsanlar da belli yeteneklerle donatılarak yaratılıyor ancak sıkı bir şekilde çalışarak da birçok şeyi geliştirebiliyoruz. Tabii bizim de sınırlandığımız noktalar zaman zaman oluyor ancak bu sınırları aşmanın bir yolunu bulursak yeteneğimiz olmasa da sıkı çalışarak bazı şeyleri başarabiliyoruz.

UÇMAKWhere stories live. Discover now