Bölüm 10.2

64 24 5
                                    

Bu yazarın sizden ufak bir dileği var :)

Bu hikayeyi paylaşabilmek için çok uzun süre bekledim ve çok emek verdim. Hepinizden rica ediyorum hikayeyi beğendiyseniz ufak bir yorumu ve oy kullanmayı unutmayın!

Not: Bu yazar bölümleri öncesinde çok uzun yazdığı için buraya sizi sıkmamak adına bölerek atıyor. O yüzden part olarak ilerliyoruz. Keyifli okumalar :))

BÖLÜM 10-PART 2

Bilge Arat çadırın kapısına sırtı dönük, kollarını arkasında bağlı şekilde dikilmiş bekliyordu.

-Ben de seni bekliyordum, dedi. "Ben hemen gelmeni istesem de Barlas fenalaştığını ve buna hazır olmadığını söyledi."

-Şey ben sanırım alışık olmadığım için.

Bilge Arat bana doğru döndü ve kaşlarını çatarak yüzüme baktı.

-Neyine güvenerek benden habersiz zihin okumayı öğrenmeye çalıştın?

Bilge Arat'ın sinirli bir sesle hesap sorması karşısında birkaç dakika şaşkınlıkla baktıktan sonra kendimi toparladım. Haklıydı. Bakışlarımı yere indirdim.

-Buradaki en yeteneksiz savaşçıdan bile zayıfsın. Hangi akla hizmet benim sana çizdiğim çizgiden çıkıp da kafana göre bir şeyler öğrenebileceğini düşündün? Sence biz burada oyun mu oynuyoruz?

Yutkundum. Bilge Arat'dan bu konuyla ilgili laf duyacağımı tahmin ederek gelmiştim. O yüzden sessizce dinledim. Söylediklerinde haklıydı, bir an kendimi kaptırıp hızlıca öğrenmek istemiştim işte.

-Otur, dedi sert bir şekilde.

Zihnime girecekti. Tekrar o görüntüler aklıma doluşunca yutkundum. Gördüğüm şeyler hala çok taze ve çok gerçek hissettiriyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladığında güç almak istercesine Barlas'a baktım. Bana bakmıyordu. Gözlerini Bilge Arat'ın masasında yüzük kutusunu çıkardığı yere dikmiş ifadesiz suratıyla öylece duruyordu. Görmediğini umarak birkaç saniye bakmaya devam etsem de bana doğru bakmamıştı. Özellikle bakmadığını anlayınca başımı önüme çevirdim. Yalnızdım. Yutkundum ve sandalyeye doğru yürüdüm.

Nefes alış-verişim hızlanmıştı. Korkuyordum. Tekrar o dünyanın içine çekilebilme ihtimali beni korkutuyordu. Sandalyeye oturdum. Bilge Arat bana yaklaştı ve yüzüğü uzattı. Yüzüğü elinden aldım, yavaşça parmağıma takarken ellerimin de titrediğini fark etmiştim. Yüzüğü geçirdim ve karşıma doğru başımı kaldırdım. Hadi Deren, biraz güçlü dur. Gördüklerinin hiçbiri gerçek değil, sadece kötü bir rüya.

Ama gördüklerim rüya olmadığını haykırır gibi zihnimde tüm detaylarıyla duruyordu. Tek bir saniyesini bile unutmamıştım.

-Şimdi ilk derste yaptığımız gibi gözlerini kapat ve gördüklerini zihninde canlandır.

İstemsizce sandalyenin kollarını sıktım ve gözlerimi kapattım. Doruk'u gördüğüm savaşçı obasındaki anıdan başlayarak tüm gördüklerimi zihnimde canlandırmaya çalıştım. Doruk'un kucağıma düşüşü, onu tutamayıp onunla birlikte düşmem... Düşmemle birlikte yerde yatan kan içindeki savaşçıların görüş açıma girmesi, çığlıklarım... Ve Barlas'ın yere düşüşü.

-Gözlerini açabilirsin, dedi Bilge Arat.

Gözlerimi açtım ve soru soran gözlerle ona bakmaya başladım. Soruyu sormaya korkuyordum.

-Korkuyorsun. Bu dünyadan, olacaklardan, Tamag'dan... En çok da yanındakileri kaybetmekten. Bu bir vizyon olamaz. Yüzüğün bu denli detaylı ve güçlü bir vizyonu görmeni sağlaması imkansız. Bu sadece zihninin bilinçsizce kurcalanması sonucu açığa çıkan korkuların.

UÇMAKWhere stories live. Discover now