Bölüm 12

73 19 15
                                    

Ufak bir geçiş bölümüyle geldim, ileriki bölümlerde havalar birazcık ısınacak! 

Bu yazarın sizden ufak bir dileği var :)

Bu hikayeyi paylaşabilmek için çok uzun süre bekledim ve çok emek verdim. Hepinizden rica ediyorum hikayeyi beğendiyseniz ufak bir yorumu ve oy kullanmayı unutmayın!

   Tüm derslerime başlayalı iki gün, Bilge Eralp ile derslere başlayalı üç gün olmuştu. Sabahın ilk ışıkları ile kahvaltı etmeden buraya gelip antrenmanlara başlıyordum.

Bilge, sporu her gün yaparsam daha kısa sürede güçleneceğimi düşündüğü için her gün ormanda yedi kilometre koşuyordum. Arkasından kaslarımı güçlendirmek için bana şınav çektiriyor ve ağırlık çalıştırıyordu. Buraya gelerek askerliği de aradan çıkarmıştım böylece. Her gün ter su içinde kalıyor, günün geri kalanında yorgunluk içinde diğer derslere gidiyor, geceleri ise ölü gibi uyuyordum. İşin özü Bilge Eralp her sabah canımı okuyordu. Hobi olarak.

-Hadi! Sadece birkaç tekrar kaldı, dedi bacaklarımın arasındaki torbalarını yere bırakmışken.

Nefes aldım. Birkaç tekrar daha yapabileceğimden emin değildim ama denemek zorunda olduğumu biliyordum. Tüm kaslarım beni buraya iki seksen yatırmaya karar verene dek Bilge Eralp'in başımda bekleyeceğini biliyordum. En azından bugün diğer derslerimin olmadığını düşünerek kendimi teselli etmeye çalıştım. Bu antrenmanın arkasından duş alıp birkaç saat uyuyabilirdim.

-Ha gayret, dedi Bilge Eralp.

Bilge Eralp aslında Bilge olmasına rağmen yaşlı biri değildi. En fazla otuz-otuz beş yaşlarında karizmatik ve çekici bir adamdı. Uzun boylu, geniş omuzlu ve dersi vermeyi sonuna kadar hak ettiğini haykıran kaslı bir vücudu vardı.

Dersler dışında neşeli ve konuşkan olsa da söz konusu dersler olunca bayağı sert birine dönüşebiliyordu.

-Son! Kaldır bacakları!

Son kez ağırlık torbasını iki ayağımın arasında kaldırdıktan sonra kendimi olduğum gibi yere bıraktım. Karşıdan bakınca ölmüş gibi göründüğüme yemin edebilirdim. Tek bir farkla nefesim neredeyse yetmediği için hızlı aralıklarla göğsüm inip kalkıyordu. Ciğerlerim yanıyordu.

Bilge Eralp bana yaklaştı ve gülmeye başladı:

-Üç gün oldu ve hala alışamadın!

-Hiç alışamayacak gibi hissediyorum, dedim nefeslerimin arasında.

-Vücudun buraya adapte olup dayanıklılığı arttıkça yapabildiklerine sen bile şaşıracaksın, dedi ve elini uzattı. "Hadi kalk da git dinlen. Bugün başka dersin de yok ne de olsa."

Bugün başka dersim yoktu ama yapmam gereken şeyler vardı. Buraya geldim geleli yapmam gereken şeyler hiç bitmiyordu ki.

Bilge'nin uzattığı elini tutarak kalktım. Çok fazla terlediğim için kalkarken Bilge'ye çok yaklaşmamaya özen göstermiştim.

-Teşekkür ederim Bilgem, dedim kalktıktan sonra. Gülümseyerek başını salladı. Ayağa kalktığım gibi yerdeki ağırlık torbalarını toplamak üzere tekrar eğildim. Bilge beni durdurdu:

-Hadi bugünlük ben hallederim. Yarın aynı saatte burada oluyorsun, hadi şimdi kaybol!

Son cümleyi sinirle değil, gülümseyerek söylemişti. Ben de gülümseyerek karşılık verdim.

-Teşekkür ederim Bilgem!

Enerjim bitmişti ama yine de okuldan savaşçı obasına gitmem gerekiyordu. Yıkanmam, üzerimi giyinmem ve Doruk'u bulmam gerekiyordu.

Tüm işlerimi bitirdikten sonra Doruk ile birlikte Demir'i aramaya gitmiştik. Günçe Teyze okulda olduğunu söyleyince okula geçmiş, Demir'i okulda kum torbası ile antrenman yaparken bulmuştuk. Bizi görünce şaşkınlıkla bize doğru gelmişti.

-Doruk abi, bir sorun mu var?

-Hayır, abiciğim, hayır. Yardımına ihtiyacımız var.

Demir şaşırdı. Abilerinin onun yardımına pek ihtiyacı olmazdı galiba.

-Benim mi yardımıma ihtiyacınız var?

-Evet, ama burada konuşamayız, biraz uzaklaşmamız gerekiyor, dedi Doruk ve ilerlemeye başladı. Savaşçı obasına giden yola doğru ilerledi. Herkesten uzaklaştıktan sonra durdu ve Demir'e döndü:

-Bize kitapları çok iyi bilen biri lazımdı ve Deren senin bize yardım edebileceğini söyledi.

Doruk'un cümlesiyle birlikte açıklama yapmak için araya girdim:

-Daha önce yanımda abinle tartıştığınızda abin sürekli kütüphanede vakit geçirmenden dert yanmıştı. İşte şu an senin o kitap bilgine çok ihtiyacımız var.

Demir şaşkınlıkla ikimize baktı. Anlayamamıştı.

-Demir, öncelikle bunların hepsi aramızda kalacak, dedim kaşlarımı kaldırarak. "Biz gördüğüm şeyin bir vizyon olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden bugün kütüphaneye gittik ve gördüğüm iblislerle, kitaplardaki iblis çizimlerini karşılaştırdık. Gördüklerimin hepsi gerçek iblislerdi. İblislerin hiçbirini görmeden bu kadar başarılı tahminler yapmış olamam. Gördüklerim bir kabus ya da rüya değildi. Vizyondu."

Demir'in gözleri daha da büyüdü.

-Yani bir savaş mı olacak?

-Bilmiyorum ama gördüğüm şey bir savaş alanına benziyordu.

-Eğer bu vizyonlar bize geleceği gösteriyorsa bu savaş için önlem almamıza da yardım edebilirler, dedi Doruk araya girerek.

-Nasıl yani?

-Deren'in gördüklerinin öncesini ve sonrasını da görmesini sağlayabilirsek her şeyi öğrenebiliriz.

-Yani sen o yüzüğü taktığında istediğin gibi vizyon görebiliyor musun?

-Hayır, yani tekrar denemedik. Yüzüğü kontrol etmeyi öğrenmeden vizyon görmek pek hoş bir deneyim değildi.

Doruk araya girdi:

-Bizim yüzüğün nasıl çalıştığını öğrenmemiz gerekiyor. Kütüphanede bununla ilgili bir kitap gördün mü?

Demir gözlerini kaçırdı ve yutkundu. Çenesi kasıldı ve tekrar Doruk ile göz göze gelerek net bir şekilde "Hayır" dedi. Dorukla birbirimize baktık. Bu kadar kasılmış olması ikimizde de şüphe uyandırmıştı.

-Demir, burada konuştuğumuz her şey üçümüzün arasında kalacak. Eğer öyle bir kitap gördüysen bize söylemen gerekiyor. Bu çok önemli.

Demir tekrar gözlerini kaçırdı ve etrafa bakındı. İç geçirdi ve konuşmaya başladı:

-Bu dünyada kullanılan taşlarla ve onlardan yapılan yüzüklerle ilgili bir kitap okumuştum. "Tanrı'nın Cevheri" kitabı. İçerisinde taşlı yüzüklerin yapabilecekleri ve nasıl kullanılabilecekleri yazıyordu.

Neşeyle gülümsedim, bu kez vizyonları güven içinde görebilirdim. Hem onlara yardım edebilir hem de kendimi koruyabilirdim.

-Peki, nerede bulabiliriz bu kitabı?

Demir kaşlarını kaldırdı ve başını iki yana salladı:

-Kitap yasaklı kitaplar bölümünde. Ben o kitabı, abimle tartıştığımız bir akşam kütüphaneye gizlice girdiğimde okumuştum. Kütüphaneci oradayken yasaklı bölümden bir kitap almanız imkansız.

İç geçirdim. Duruma canım sıkılmıştı. Kontrol edemediğim vizyonlar tekrar gelebilirdi, hayatımı dar edebilirdi ve bu gördüğüm vizyonlar hiçbir işe yaramadan kaybolabilirdi.

-Ama...

Demir'in cümlesine hızla atladım.

-Ama ne?

-Hava karardıktan sonra kütüphaneci kütüphaneyi kilitler ve çıkar. Ve ben girebileceğimiz bir yer biliyorum.

Bölümü beğendiyseniz oy kullanmayı ve ufak bir yorum yapmayı lütfen unutmayın!

UÇMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin