Bölüm 14

60 15 10
                                    

Bu yazar bu aralar aşırı yoğun olduğu için bu kez bölümü atmayı dahi geciktirdi, hepinizden özür diliyorum :) Mümkün olduğunca kısa aralıklarla atmaya devam etmeye çalışacağım ancak sizden de yorumlar bekliyorum :) 

Eğer hikayeyi beğeniyor ve takip ediyorsanız lütfen oy kullanmayı ve ufak da olsa bir yorum bırakmayı bu yazara çok görmeyin! Oylar ve yorumlar benim için de bir ilham kaynağı oluyor. 

Keyifli okumalar :)

  Doruk ile Demir'i evine bıraktıktan sonra obaya gelmiştik. Benim aklımda ise hala Barlas ile yaşananlar bozuk kaset gibi dönüp duruyordu. Hala hayal görüp görmediğimi sorguluyordum.

-Korkuyor musun?

  Doruk'un sorusuyla düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm:

-Neyden?

  Kafamda bozuk kaset gibi yaşananlar döndüğü için bir an kafamı toparlayamamıştım.

  Elindeki bez torbaya sarılı kitabı hafifçe salladı. Ne dediğini anlayınca iç geçirdim. Aslında artık ne hissettiğimi çok da bilmiyordum. Çok fazla şey yaşamıştım, her şeyi en yüksek düzeyde yaşamıştım. Daha beteri mutlaka vardı ama o kadar da korkutucu muydu hala, bilmiyordum. Başıma gelenlerden hangisine kafa yoracağımı şaşırmıştım. Tam en azından kalbimi toparladım derken, Barlas gelip orayı da allak bullak etmişti. Şu an hem aklım hem de kalbim karmakarışık duygular içindeydi.

-Biliyorum yaşadıkların kolay değil, dedi Doruk. "Hatta burada büyümüş biri olarak ben bile yaşadıklarını yaşasam senin kadar güçlü kalabilir miydim bilmiyorum. Ama söz veriyorum elimden geldiğince her güçlükte yanında olacağım ve düşmene müsaade etmeyeceğim."

  Doruk'un sözlerini minnet dolu bakışlarla dinledikten sonra konuşmaya başladım:

-Teşekkür ederim. Bunu öylesine söylemiyorum, gerçekten buraya geldiğimden beri yaptıklarından minnettarım. Sürekli yanımdaydın, teşekkür ederim.

-Elimden geldiğince olacağım da, dedi ve nefes aldı. "O zaman seni çadırına bırakayım ben de gideyim."

  Aslında çadıra gitmeyecektim. Barlas kütüphaneden çıktıktan sonra beni bulacağını söylemişti ve onunla konuşmam gerekiyordu. Öpüşmemiz aklıma gelince kalbim yine hızlanmış, vücudumdaki tüm tüyler diken diken olmuştu. Bir an önce Barlas'ı bulmam gerekiyordu.

-Ben kendim gidebilirim, artık alıştım. Sen git de uyu hadi! İyi geceler!

-Emin misin?

-Evet, Doruk. Kendim gidebilirim. Kaç gündür buradayım, artık biliyorum yolları, dedim gülerek.

-O zaman iyi geceler, dedi ve arkasını dönüp ilerledi. Bense Doruk gidene dek izlemiş, geri dönüp baktığında el sallamıştım.

  Sonra da kendi çadırıma doğru ilerledim. Yürürken bir taraftan da etrafa göz atıyordum. Barlas beni bulacağını söylemişti. Peki, nerede bulacaktı? Ne zaman bulacaktı? Bir yerde beklemeli miydim?

  Çadırın önüne geldiğimde, tentenin altında kalan sedire baktım. Her halükarda Barlas gelene dek beni uyku tutmayacaktı, o yüzden oturup beklemek en mantıklısıydı. Kendimi yavaşça sedire bıraktım ve bağdaş kurarak oturdum.

  İstemsizce elimi dudaklarıma götürdüm ve gülmeye başladım. Barlas beni öpmüştü. Hala sanki rüya görmüşüm gibi hissediyordum ama öpmüştü. Şu an deli gibi dans etmek ve bağırmak istiyordum. O da beni seviyordu. Kafam karmakarışık olmuştu. Ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Sadece karnımda sanki gittikçe büyüyen bir delik var gibi hissediyordum. Heyecandan kalp atışım hızlanmıştı ve dakikalar saat gibi geliyordu.

UÇMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin