Bölüm 7.1

82 26 10
                                    

Lütfen fikirlerinizi yorumlarda belirtin, çok merak ediyorumm :)

Ama okuyanlardan rica ediyorum oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın! Oylar ve yorumlar benim için okunduğunu anlatan ve devam etme hevesi veren tek yol :)

BÖLÜM 7-PART 1

Doruk'u bir kafeye gönderdikten sonra hastaneye gelmiştik. Doğa'nın yanına uğramadan önce boş bir oda bulmuş ve orada oturmuştuk. Hastanenin sekizinci katındaydık ve odaların yere kadar uzanan kocaman pencereleri vardı. Hastanenin önündeki ana yoldan geçen arabalar, koşar adımlarla yürüyen insanlar, caddede dolaşan başıboş köpekler rahatlıkla görülebiliyordu. Ben sağ tarafta duvara dayanmış refakatçi koltuğuna oturmuştum, Barlas ise başı sol duvara dayanmış olan hasta yatağında oturuyordu. Hasta yatakları yüksek olmasına karşın uzun boyu nedeniyle iki ayağı da yere tam olarak basıyordu. Sahi boyu kaçtı acaba? Yüz seksen santim var mıydı?

-Yüz doksan, dedi gözlerini pencereden ayırmadan. Ani cevabıyla bir an irkildim.

-Sen daha önce bana güçlerinin azaldığını söylemiştin. Bu sefer nasıl zihnimi duyabiliyorsun peki?

Gene gözlerini pencereden ayırmadan sağ elini kaldırdı ve yüzük parmağını oynattı.

-Büyülü yüzük, dedi. İstemsizce kendi sağ elime baktım. Elimdeki yüzük ile aynı renkti.

-Yani yüzük?

-İletişim kurmamızı sağlıyor, derken elini indirdi ve iki elini bacaklarının arasında bağladı.

Derin bir nefes aldım ve pencereden gelen tıkırtıyla birlikte dışarı baktım. Yağmur başlamıştı. İnsanların bazısı şemsiyesini açarken, bazısı montunun şapkasını takmış, bazısı ise elindeki poşeti yağmura siper etmeye çalışıyordu. Kimisi ise hızlıca kenardaki dükkanların tentesi altına koşmuştu.

Barlas bana bakmaktan kaçınıyordu. Bir sorun olduğunu hissetmiştim ama sormaya da cesaretim yoktu. Onun da anlatmaya cesareti yok gibiydi. Duygusuz Barlas'ı bu kadar zorlayan konuyu düşününce göğsüm sıkışıyor gibi hissediyordum. Dakikalar saat gibi gelmeye başlamıştı. Saatime baktım, on dakikadır buraya oturuyor olmamıza rağmen bana bir saat gibi gelmişti. En son iç geçirdim ve her şeyi duymayı göze alarak sordum:

-Benimle tek başıma konuşmak istediğin neydi?

Bu kez siyah gözlerini pencereden ayırdı ve bana baktı. Bir an göz bebekleri titriyor gibi gelmişti. Ben gözlerimi tedirginlikle kırpıştırarak ona bakarken o gözlerini tek bir kere bile kırpmamıştı. Bir an sadece zihnimi okumuyor bütün vücudumu tüm çıplaklığı ile görüyor gibi hissetmiştim. Bu fikir beni rahatsız etmişti.

Gözlerini gözlerimden ayırdı. Sağ elini kaldırdı, yavaşça yüzüğü çıkardı ve üzerindeki mavi kot ceketin göğüs cebine attı.

Beni duymuştu. Bunu yapması içimi bir nebze olsun rahatlatmıştı. Yine de göğsümdeki ağırlık gitmemişti. Gözleri tekrar pencereye bakarken konuşmaya başladı:

-Gördüğün şey...

-Gördüğüm mü? Gördüğüm ne?

-Azmıç. Bana zihninde gösterdiğin şey, Azmıç'tı değil mi? O an başka bir şey düşünmedin?

Tekrar gözlerini gözlerime dikti ve cevabı beklemeye başladı.

Neden böyle bir soru sorduğunu anlamamıştım. Gözlerimle ne gördüysem zihnimde onu canlandırmıştım. Neden bunu sorduğunu anlamayan gözlerle ona bakarken başımla onayladım.

İç geçirirken sinirle alt dudağını dişledi ve gözlerini tekrar pencereye dikti. Yutkundum. Büyük bir sorun olmasa Barlas'ın böyle davranmayacağını biliyordum. Biraz daha bu durum devam ederse ağlamam işten bile olmayacaktı. Gözlerimin hafiften yanmaya başladığını hissetmiştim bile.

UÇMAKWhere stories live. Discover now