Bölüm 24.2

46 8 8
                                    

Herkese merhaba! Her ne kadar bölüm ilerledikçe okunma düzeyi düşse de benim şu aralar bulunmaktan en huzur bulduğum dünya Uçmak. O nedenle tekrar başına oturdum ve yazmaya başladım. Okunsa da okunmasa da Uçmag benim terapim, huzur bulduğum, bambaşka biri olduğum dünyam. O nedenle içim sıkıldıkça, bunaldıkça, hayatım zora girdikçe yazmaya devam edeceğim.

Okursanız ve yorum yazarsanız ne mutlu bana okumazsanız, beğenmezseniz canınız sağ olsun :)

Okuyan herkese keyifli okumalar :)

BÖLÜM 24.2

-Korkutma beni, dedim kendimi kasarken.

-Ufak bir hırsızlık.

Hırsızlık mı? Yine mi? Taşlardan sonra başka neyi çalmam gerekiyordu?

Cennete gelip sürekli günah işleyen tek insan ben olabilirdim. Dünya'da bembeyaz bir sayfaya hayatımı doldururken, cennete gelip bembeyaz sayfaları bolca kirletmiştim. Bunu yapan tek insan olarak tarihe geçebilirdim herhalde. Aslında teknik olarak bir insan değildim. Yani belki de insan olmayan biri için bu normaldi. Belki de değildi. Aman! Her neyse.

-Nasıl yani? Ne çalmamız gerekiyor?

-Tamag'ın gerçek haritasını, dedi acı acı gülümseyerek.

-Nasıl yani? Ona kim sahip olabilir ki?

Tanrı ve Tanrıçaların dahi bilmediği bir haritaya Uçmag'da kim sahip olabilirdi ki?

-Tamag'ı avucunun içi gibi bilen bir savaşçımız var, Tanrı ve Tanrıçalara şükürler olsun, derken sesi ironi yaptığını anlatıyordu.

-Ne?

Tamag'ı avucunun içi gibi bilmek mi? İyi de nasıl? Neden?

-Bilge Arat, dedikten sonra tekrar etrafı kolaçan etti. "Sanıldığı kadar masum değil. Dinle beni! Yıllar önce Tanrı ve Tanrıçalar ile Erlik Han arasındaki en büyük elçiydi kendisi. Bunu bizim nesilden kimse bilmez. Ama ben kendisini çok iyi tanıyorum.

Bilge Arat'dan önce Bilgedmek dersinin hocası babamdı. O zamanlar Bilge Arat yalnızca babamın asistanıydı. Kolay gözden çıkarılabilir biriydi ve Tanrılar elçi olarak onu seçmişti. Sık sık Yeraltına seyahat eder, anlaşmaları taraflara bildirir, bazen yalnızca teslimat yapardı. Bunu çok güzel kullandı, iki tarafı da idare etmenin bir yolunu bulmuştu.

İki dünya arasındaki anlaşma bozulunca bu seyahatler bitti. Babam da sağlık problemleri nedeniyle erken emekliye ayrıldı ve o da Bilge oldu.

Babama asistanlık yaptığı dönemlerde çok sık ders çadırına giderdim. O zamanlardan birinde babamla saklambaç oynarken dolaba saklandım. Arat, çadıra girdi. Çadırın gizli bir köşesinden bir kutu çıkardı. Etrafı dikkatlice inceledi ve çevrede kimsenin olmadığından emin olunca içinden bir parşömen parçası çıkardı ve masaya serdi. Üzerine bir şeyler çizdi sonra aynı şekilde toplayıp yerine koydu.

Çocuktum ve ne yaptığını merak etmiştim. O gittikten sonra dolaptan çıktım ve gizlediği yerden parşömeni çıkardım. Tamag'ın gerçek haritasıydı. Şok oldum. Yakalanma korkusuyla yerine koydum ve bunu kimseye söylemedim. O günden beri ona zerre güvenmem."

Çiçek'in konuşmasından Bilge Arat'tan ne kadar nefret ettiği rahatlıkla hissedilebiliyordu. Neredeyse tiksinen bir surat ifadesiyle anlatmıştı her şeyi.

Bilge Arat iki dünya arasında elçilik mi yapıyordu yani? Bilge Arat'ın yeraltı ile ilişkisinin nereden geldiğini şimdi anlamıştım. Artık birçok şey anlam kazanmıştı.

UÇMAKWhere stories live. Discover now