Bölüm 23.2

38 8 3
                                    

Herkese merhaba! Her ne kadar bölüm ilerledikçe okunma düzeyi düşse de benim şu aralar bulunmaktan en huzur bulduğum dünya Uçmak. O nedenle tekrar başına oturdum ve yazmaya başladım. Okunsa da okunmasa da Uçmag benim terapim, huzur bulduğum, bambaşka biri olduğum dünyam. O nedenle içim sıkıldıkça, bunaldıkça, hayatım zora girdikçe yazmaya devam edeceğim.

Okursanız ve yorum yazarsanız ne mutlu bana okumazsanız, beğenmezseniz canınız sağ olsun :)

Okuyan herkese keyifli okumalar :)

*Kazırgan: Cehennem Çukuru.

-Vakit kaybediyoruz!

Akşin'in sert uyarısıyla Doruk'tan ayrıldım. Elimin tersiyle yüzümü sildim ve başımla onayladım.

Akşin'in uyarısından sonra hepimiz tekrar kulübeye dönmüş masaya oturmuş ve ne yapacağımızı konuşmaya başlamıştık.

-Öncelikle Bilge İdgü'nün Ak Büyü'sünü nasıl etkisiz hale getireceğini çözmemiz lazım. Arkasından uygun bir zamanda seni çadıra sokacağım.

Akşin'in bir operasyonun adımlarını anlatır gibi sert bir sesle emir veren tavrına takılmadan sözlerini onaylamıştım. Kimin sözünün geçtiğinin zerre önemi yoktu, önemli olan Barlas'ın kurtulmasıydı.

-Yalnız, Doruk bir sorunumuz var. Bilge İdgü'nün bunu kısa sürede fark etmesi işten bile değil, taşları aldığımız gibi çıkmamız gerekiyor. Yani taşlardan önce yol haritası işini halletmemiz lazım.

-Yeraltına dair elimizde tek bir harita var ama doğruluğundan hiçbirimiz emin değiliz, dedi Doruk. "Ona güvenerek Tamag'a gitmek mantıklı bir hareket olur mu, emin değilim."

-Doğru söylüyorsun, doğru yol nasıl ilerliyor bilmiyoruz, dedi Akşin düşünceli bir şekilde dudaklarını kemirerek.

-Aslında, diye söze girdiğimde ikisi de susup dikkatini bana verdi. "Barlas Bakır Dağ tünellerinde tek bir yol ayrımı olduğundan bahsetti, onda da üçüncü yoldan gideceğimizi söyledi."

İkisi de başını salladı.

-Üçüncü yol. Güzel, yolla ilgili başka bir şey söyledi mi?

Akşin'in sorusuna karşılık her detayı hatırlamak adına hafızamı yokladım. Gözümün önüne o anı getirmek için gözlerimi kapattım ve o şekilde

-"Yanlarında tüm ekipmanların olduğundan emin olmaları gerekiyor. Karşılarına burada herhangi bir iblis çıkabilir. Sessiz olmaları çok önemli, özellikle Bakır Dağ'a ulaşana dek Kara Orman'dan geçerken. Demirkıynak orada yaşar. Kulaklıkları ve yanınızda su bulundurmayı unutmayın. Kara Orman'da sakın hiçbir bitkiye dokunmayın, hepsi zehirlidir. Arçura'yı rahatsız etmemeye de dikkat etmeniz gerekiyor. Kara Orman'ı bitirdikten sonra Bakır Dağ'ın tünellerine gireceksiniz. Bu tünellerde iblisler ve Erlik Han'ın oğulları gezer. Erlik Han her gün yalancı güneş batmadan önce oğullarını yanına toplar. İblisleri de yeryüzüne gönderir. O esnada tünellerden güvenle geçecek vaktiniz olacak. Tünellerde çok dikkatli olun, ateş kullanmadan yolunuzu bulmanız gerekiyor. Gözgelerin ışığını mümkün olduğunca düşük tutun. Tünellerde bir yol ayrımına çıkacaksınız, orada üçüncü yoldan gitmeniz gerekiyor. İblislerin Ulu Kayın'dan çıktığını gördüğünüz gibi Tamag'a girin."

Gözlerimi açtığımda ikisinin de kaşları çatılmış bir şekilde bana baktığını gördüm.

-Bu yol haritası gayet net, bunu kullanabiliriz, dedi Akşin başını sallayarak. "Ancak bir sorunumuz var."

-Ne gibi?

-Bakır Dağ'ın içerisine girmeyi başarsak bile Erlik Han'ın sarayını bulabilecek miyiz? Sarayı bulduk diyelim, sarayın içinde Barlas'ı nerede tuttuklarını bilmiyoruz.

UÇMAKWhere stories live. Discover now