Bölüm 24.1

48 7 16
                                    

Herkese merhaba! Her ne kadar bölüm ilerledikçe okunma düzeyi düşse de benim şu aralar bulunmaktan en huzur bulduğum dünya Uçmak. O nedenle tekrar başına oturdum ve yazmaya başladım. Okunsa da okunmasa da Uçmag benim terapim, huzur bulduğum, bambaşka biri olduğum dünyam. O nedenle içim sıkıldıkça, bunaldıkça, hayatım zora girdikçe yazmaya devam edeceğim.

Okursanız ve yorum yazarsanız ne mutlu bana okumazsanız, beğenmezseniz canınız sağ olsun :)

Okuyan herkese keyifli okumalar :)

BÖLÜM 24.1

Akşin'in beni yem olarak kullanma planını kısa bir tedirginlik sonrası bunu yapmam gerektiğini düşünerek kabul ettim. Ama Doruk dakikalardır bunu asla yapmayacağımızı haykırıyordu. Eğer Barlas'ı kurtarmamıza yardım edecekse ben yem olmaya da hazırdım. Zaten Barlas'ın bu halde olmasının nedeni de bendim. Gerekirse tehlikeye atılmayı da kabul edebilirdim.

-Doruk, mantıklı düşün! Zaten Deren'i onlara bırakmayacağız. Sadece yem olacak, hem Deren'i hem Barlas'ı oradan alıp çıkacağız!

Sanırım bunu bu kadar kolay kabul etme sebebim Barlas'a olan güvenimdi. Barlas beni asla orada bırakmazdı. Ona güveniyordum.

O an kafamı kaldırdım ve Dorukla göz göze geldim. Gözlerinde endişeyle bana bakıyordu. Göz göze gelince gözlerini kaçırmadan bakmaya devam etti. O an aslında beni önemseyen başka birini unuttuğumu hatırladım.

Artık Barlas'a güvenmemeliydim. Artık Barlas'a tutunmamalıydım. Barlas geri döndükten sonra ondan uzak durmalıydım.

Ama karşımda tutunabilmem için tüm dallarını önüme sermiş bir ağaç misali duran biri vardı. Her şeyin farkında olmasına rağmen tüm dallarını önüme seren biri... Gülümsedim. Gözlerimi kapatarak başımı salladım. Aslında bu şekilde ona güvendiğimi ve buna izin verebileceğini söylemiştim. Doruk'un bakışlarındaki endişe bir nebze hafifledi ve Akşin'e döndü:

-Tamam, nereden başlayacağız?

Akşin zaferin mutluluğuyla kocaman gülümsedi ve heyecanla planını anlatmaya başladı:

-Öncelikle yeryüzünde takılmayı çok seven Yabaş, Uçar ve Kerey için güvenebileceğimiz sır saklayabilecek üç kadın savaşçıyla işbirliği yapmamız gerekiyor. Bunu kimseye söylemeyeceğine güvenmemiz gerekiyor. O yüzden yakınımızdan birileri olmalı. Aybüke'ye güvenebiliriz. Ki Yabaş ile de anlaşır. Onu o halledebilir.

Aybüke sürekli Akşin'in yanında gezen gür koyu kestane rengi saçlarıyla şampuan reklamlarından fırlamış gibi gezen ela gözlü kız olmalıydı. Çok uzun süredir burada olmadığım için herkesi henüz bizzat tanımıyordum. Yüzleri tanıdık olsa da bazen isimler hala yabancı geliyordu.

-Çiçek'e de güvenebiliriz, dedim. En azından ben güveniyordum. Bizi satmazdı.

-Çiçek mi?

Akşin'in bu fikirden çok hoşlanmadığı belliydi. Çiçek'ten hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordum. Daha önce onları yan yana görüp görmediğimi hatırlamak adına zihnimi yokladım.

-Çiçek'e güvenebiliriz. Bu obanın en yardımsever savaşçılarından biridir. Bizi yarı yolda bırakmaz. Kimseye de bunu söylemez. Ona güvenebiliriz.

-Tamam, onu da dahil ederiz, dedi Akşin bu durumdan memnun olmadığını gayet belli eder bir şekilde. Akşin'in Çiçek'ten haz etmediği elliydi. Zaten onları birlikte gördüğüm hiçbir an olmadığını da hatırlamıştım. Hatta sanki birbirinden özellikle uzak duruyor gibiydiler. Sebebini merak etmeden edememiştim.

UÇMAKWhere stories live. Discover now