Bölüm 16.1

72 12 22
                                    

  Biliyorum bu kez çok uzun bir ara verdim ancak gerçekten buraya girmeye dahi vakit bulamadığım dönemler oldu. Kitabın başına eskisi kadar oturamadığımı fark ettim. Eskisi kadar hevesim yok gibi hissediyorum. 

  Kitap sevilmedi gibi bir his var içimde. O yüzden bu kez sizden oy ya da yorum istemeyeceğim. Eminim siz layık görürseniz verirsiniz zaten. 

  Karşılıklı oy kovalamak, yorumlara girip kitap tanıtımları yapmak falan pek bana göre bir iş değil, bunlar için fazla büyüğüm sanırım. Kitabımın güzelliğine, yaratıcılığıma, kitabımın anlatım diline, yazım kurallarına uyumuma güveniyorum. Wattpad gibi bir ortamın her zaman kitaplar için doğru bir turnusol olmadığının da farkındayım. O nedenle artık kendim için yazacağım ve yayınlayacağım, dönüş alırsam hevesim artar ancak beklentiye girmeyeceğim. 

Keyifli okumalar :)

BÖLÜM 16-Part 1

Doğa'nın uykusuzluktan gözaltları şişmiş, gözleri çökmüştü. Küçük cadı son günlerde biraz huysuz davranıyordu. Kucağımda mışıl mışıl uyuyan küçücük surata baktım.

-Beni delirtmesine ramak kaldı, dedi Doğa alçak sesle. "Sadece kucakta uyuyor. Hatta sadece benim kucağımda uyuyor. Günlerdir bir de ilk kez senin kucağında böyle uyudu."

-Teyzesini özledi sadece annesi, tamamen özlemden, dedim küçük elini parmağımla okşarken.

-Geceleri asla uyumuyor, sürekli ağlıyor. Hatta bazen öylesine ağlıyor ki nefesi kesiliyor, morarıyor. Ödüm kopuyor. Doktora da gittik, hiçbir şeyi yok. Neden böylesine huysuzlanıyor anlamıyorum, derken neredeyse ağlayacak gibi görünüyordu.

-Bir sorun yoksa neden o kadar ağlıyor ki acaba?

Dudaklarımı büzerek kucağımda huzurla uyuyan Gökşin'e baktım. Huzur içinde mışıl mışıl uyuyordu.

-Sen nasılsın peki?

Doğa orta parmaklarıyla şakaklarını ovdu ve konuşmaya başladı:

-Felaket, dedi gülerek. "O uyumadıkça mecburen bende uyuyamıyorum. Gündüz o uyudukça ufak ufak uyumaya çalışıyorum ancak gözümü kapadığım an uyanıyor ve tekrar ağlamaya başlıyor. Nedenini anlamadım ama bu durum beni çok yoruyor."

Doğa'nın gerçekten çok yorgun olduğu gözlerinden okunabiliyordu.

-Herhalde günlerdir ilk kez benim dışımda senin kucağında böylesine uzun uyudu, derken sesinde hem biraz hüzün hem de bıkkınlık seziliyordu.

Telefonumdan yükselen sesle telaşla gözlerimi açtım ve bebeği dikkatlice Doğa'nın kucağına bıraktıktan sonra telefonu elime alarak hızlıca balkona çıktım. Arayan Doruk'tu.

-Efendim Doruk?

-Nasılsın?

-İyiyim, Doğa'ya geldim. Bebekle ilgileniyordum, dedim balkon kapısından içeri doğru göz gezdirerek.

-Ya, nasıl bebekle anne?

-İkisi de perişan. Gökşin uyumuyormuş, bütün gece ağlıyormuş. O uyumayınca Doğa da uyuyamıyor. İkisi de çok yorgun. Ben biraz kucağımda salladım da Gökşin biraz uyudu şimdi. Ama Doğa mahvolmuş yorgunluktan, dedim üzgün bir sesle.

Doruk kısa bir süre sessiz kaldı ve sonra tane tane konuşmaya başladı:

-Deren, Gökşin ağlarken sanki nefesi kesilir gibi morarıyor mu?

Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Niye böyle bir şey sormuştu ki şimdi?

-Evet, dedim tedirgin bir şekilde. "Ama sen neden bunu sordun ki şu an?"

UÇMAKWhere stories live. Discover now