Bölüm 21

51 8 14
                                    

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba! Yazarınız uzun süredir isteksiz ve hiç yazası gelmiyor :( Durumlar kompleks bir hal aldıkça yazdıklarımdan daha emin olma ihtiyacı duyuyorum. O yüzden defalarda okuyorum ve düzenliyorum. Bu gecikmeler için bana kızmayın, olur mu :)

Bir sonraki bölüm bizi bir seyahat bekliyor, durumlar daha da karışık ve maceralı bir hal alacak :) Kemerleri bağlayalım :)

Keyifli okumalar :))

   Gözlerimi Doruk ile yüzük üzerinde çalışmak için bulduğumuz sahipsiz kulübenin ahşap çatısına açmıştım. Uzun süredir kapalı duran göz bebeklerimi ışığa alıştırmak için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Gözlerimi tekrar açtığımda Doruk'un yüzü görüş alanıma girmişti.

-İyi misin?

  Cevap vermek için ağzımı açsam da sesim çıkmamış, öksürüklere boğulmuştum. Boğazım kurumuş olmalıydı. Zorlukla yutkundum. Doruk ise o esnada bana su getirmek için şöminenin üstünden bir kupa kapmış ve çeşmeye gitmişti.

  Ben öksürükle boğuşurken hızla bana doğru geldi. Doldurduğu kupayı sağ eliyle dudağıma uzatırken sol eliyle de boynumu destekleyerek suyu içmeme yardım etti. Boğazımın ıslanmasıyla öksürüklerim kesilmişti ve konuşabilecek kadar sesim çıkmaya başlamıştı. 

-Yine mi bayıldım?

   Doruk ise bunu zaten bekliyormuşçasına sakin bir şekilde yalnızca başını salladı ve ortadaki sehpaya oturdu. Yüzüğü denemeye karar verdiğimizde bu tarz tepkilere kendini hazırlamış olmalıydı. Her Bilgedmek sonrası vücudum mutlaka bir tepki veriyordu, bu denemelerde de tepki vermesi bir nevi kaçınılmaz bir sondu aslında.

  Kupayı sehpaya bıraktı ve bana doğru döndü. Endişeli gözlerle konuşmaya başladı:

-Zihnimden gittin ama buraya gelmedin. O aralıkta ne oldu? Sana seslendim, sesimi duymadın. Seni geri getirmeye çalıştım ancak başarısız oldum. Dik duruyordun ama hiçbir şekilde tepki vermiyordun. Bir yerde olduğunu tahmin ettim. Hatayla başka birine ya da başka bir şeye mi odaklandın?

   Doruk'un cümlesiyle, Barlas ile Tamag'da olan konuşmalarımız zihnime doluştu. Hatırlamamla birlikte gözlerimi alabildiğine açtım. Barlas tehlikedeydi! Yattığım koltuktan hızla doğruldum. Bu hızlı manevramla başıma bir ağrı girmesi bir olmuştu. Bunu gören Doruk'un kaşları şaşkınlıkla çatıldı ve bana doğru bir hamle yaparak sırtıma elini koydu. 

-Ne yapıyorsun? Yeni kendine geldin, biraz dinlenmen lazım.

-Dinlenemem, dedim telaşla. Hala sol elimle ağrıyan başımı tutuyordum. "Dinlenemem. Barlas tehlikede!"

  Doruk'un gözleri alabildiğine açıldı ve ağzını açtı ancak ne diyeceğini bilememiş gibi tekrar kapattı. Zihninde onun düşüncesini mi okudum yoksa bir şeyler mi gördüm onu tartmaya çalışıyordu.

  Doruk'un zihninde merakıma yenik düşerek okumamam gereken bir şey okumuştum. Buna muhtemelen kızacaktı. Haklıydı ancak bunu gizleme şansım yoktu, itiraf etmek zorundaydım.

-Ben senin zihninde gezinirken tesadüfen senin Barlas ile ilgili düşüncene rastladım, dedim. "Tesadüfen" diyerek kendimce durumu hafifletmiştim. Ancak sonuna dek kabahatimin farkındaydım. "Şu tehlikede olduğunu düşündüğün."

-Barlas'a ait olan bilgilerimi kurcaladın yani, dedi sinirli bir şekilde bakarak. Onun bakışlarına karşılık bakışlarımı kaçırdım ve suçlu bir kız çocuğu gibi gözlerimi yere diktim. Hatalıydım, hatamın da farkındaydım. 

  Doruk iç geçirdi. Sinirini kontrol etmek için gözlerini kapatıp açtı ve tekrar bana döndü. Şu an odaklanmamız gereken başka dertler olduğunun farkındaydı. "Sonra ne oldu?"

UÇMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin