→47. BÖLÜM←"Bana senden bahsetme Ares..."

951 46 1
                                    

Yazardan

Yutkundu genç kız.  Ne olmuştu birden? Niye bayıldı Selim abi?

Derin ağlamaya başlarken Ayla derin bir nefes verdi ve yere düşen telefonu eline aldı. 

"Alo" diye mirildandi

"Ayla..." diye haykırdı karşısındaki ses. Hıçkırıkları etrafa saçılıyor ve içlice ağlıyordu. "Alara!!" dedi bağırarak ve daha da şiddetlendi ağlaması. Ekrana baktı Ayla. 'ALİ' yazısını görünce gözü doldu. "Ne oldu Ali!! Alara'ma bir şey mi oldu?!" susmuştu karşıdaki ses. "Konuşsana Ali... Bir şey mi oldu Alara'ya!!??? Ali konuş!!!" diye bağırdı genç kız. Sabrı taşıyordu.

"Alara'yı ağacının dibine atılmış bir şekilde ağzından köpükler, burnundan kan akarken bulduk Ayla! Hemen bizim hastaneye gel! Galiba Alara'ya tedavisi çok zor olan bir zehir uygulanmış!" dedi ağlamaya devam ederken. Sesi travesti gibi çıkıyordu genç adamın.  "Ares'de kayıp" dedi yine aynı sesle.

"Gelin ne olur gelin... Ben...b-ben tek başıma ne yapacağımı b-bilemedim...durumu çok kötüymüş" dedi fısıldarcasına.

Ayla seslice ağlayarak telefonu karşı duvara fırlattı. Derin şaşkınca ona bakmaya başlarken asansör açıldı ve bir kaç görevli Selim'i sedyeye koyup revir tarzı olan yere götürdüler. Hıçkırıklarının arasından "A-abim uyanınca b-bizim hastaneye g-gelin" dedi ve hüzünlüce Selim'e bakarak.

 Koşarak Gece Otel'den çıktı.

**********

Kafasını Ali'nin omzuna koydu genç kız ve ağlamaya devam etti. En son aldıkları bilgiye göre durumu her dakika dahada kötüleşiyormuş. Bizleri bırakıyormuş, gidiyormuş, kurtulması %8'lik bir ihtimalmiş o da boş umutmuş. 1 hafta verdi doktor Alara'ya... Bundan sonrası yokmuş. İç organlarını çoğu kurumuş ve çalışmaz durumdaymış. Makineye bağlı yaşıyormuş. Kanı kendi kendini yenileyemiyor, akciğerleri nefes almayı kabullenmiyor ve kalbi atmamak için direniyormuş.

Acile doğru sedyeyle koşan hemşirelere kısa bir bakış atan Ayla o sedyedeki adamın Ares olduğunu görünce donakalmıştı.

Bi an düşündü genç kız sonra seslice kahkaha atmaya başladı bir yandan ağlarken. "Galiba hayat bizle taşak geçiyor"  dedi. Ali şaşkınca ona bakarken alayla kıvrıldı dudakları. Olmuştu ya delirmişlerdi sonunda.

Selim birden yanlarında belirmişti. Kaşları daha da çatılırken hem ağlayıp hem gülen ikilİye baktı.

Ayla'nın gözleri genç adama kayarken gülüşü tebessüm haline geldi. Hemen kalkıp sarıldı abisine. Aynı şekilde Selim'de ona sarılmıştı. 

"Eksiğimiz var abi..Ailemiz çoğalacağına daha da azalıyor" dedi hıçkırıklarının arasından genç kız. İç çekti Selim. "Alara bizi ne zaman bıraktı da şimdi bıraksın?" dediğinde Ayla umutsuzca ayrıldı Selim'den "Bu sefer farklıymış..." dedi ve ekledi "Alara'nın kalbi, böbrekleri ve akciğerleri makineye bağlanmış durumda. Doktor 1 hafta yaşar yaşamaz orası Allah Kerim dedi be abim. Daha deminde sedyede Ares koşarak acile girdiler. Ameliyata aldılar." 

Selim yumruklarını sıktı. "Siktiğimin dünyası..." diye mırıldanırken koridorda volta atmaya başladı. Bir süre sonra acilin kapısı açıldı ve doktor çıktı. Hızla yanına gittiler. "Ares Bey'in midesi yıkandı. Şimdi normal odaya alınacak" dedi doktor ve derin bir nefes verdi. Herkes nefesini tutmuş onu dinliyordu.

"A-Alara Hanım'ın durumu..." dedi doktor ve elinin tersi ile alnını sildi "Kalbi kendi kendine atmaya başladı. Tekrar ameliyata alarak durumu sağlama almaya çalışacağız" tebessüm etti doktor. 

Ayla sendeledi geriye doğru ve ağlaması şiddetlendi. Hayır...bu bir sevinç ağlaması değildi. Herşeyin bir sonu vardı elbette. Ayla'da Alara'nın sonunun yaklaştığını hissediyordu. Hissediyordu işte. Kalbi sıkışıyordu. Dünya ona küçük geliyordu. Sığdıramıyordu acısını hiç bir yere....

Peki Alara ne durumdaydı cidden... Hala halissülasyon mu görüyordu? Tabi ki de  evet. 


Alara (halissülasyon)


Ares ellerimi çözerek beni yataktan kaldırdı ve yumuşakça kolumu tutarak banyoya getirdi. Duş kabinin kapısını açarak beni oturtturdu . Suyu sıcağa ayarlayarak saçlarımı tuttu. Sonrada bileklerime.  Tüm vücuduma su tuttuktan sonra saçlarımı sabunlamaya başladı. Yüzünde minik bir tebessüm vardı. Her şeye inat, herkese inat, bütün yaptıklarına inat...  

Elini life uzattı ve köpürttükten sonra vücuduma sürmeye başladı.

En son suyu tekrar üzerime tuttu ve kapattı. Yanda asılı olan havluyu bedenime sararak beni banyodan çıkardı ve başka bir odaya götürdü. Kendi tişörtlerinden birini ve baksırını çıkardı . Elime tutuşturarak odaya terk ettiğinde gözümden bir damla yaş aktı. Bana bunu neden yapıyordu.

Üstümü hızlıca giyindim ve yatağa uzandım. 

Bir süre sonra yatakta bir hareketlenme oldu. Ama kendimde gözümü açabilecek kadar güç hissetmiyordum. 

Belimden tutarak beni kendisine çekti ve sarıldı. Kulağıma doğru bir kaç şey fısıldamaya başlarken ben iyice mayışmıştım. "Özür dilerim sevgilim... ben...b-ben ne yaptığımı bilemedim...ç-çok çok çok özür dilerim....."

Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamayarak ağlamaya başladım ve hızla ayağa kalktım. "BU ÖZÜR D-DİLEYİNCE GEÇEBİLECEK BİR ŞEY Mİ ARES!!" ağlamam daha da şiddetlenirken önüme gelen şeyi tekmeliyor, fırlatıyor ve kırıyordum.

Ares hızla yanıma gelip kollarımı tuttu ve gözlerimin içine baktı. Bir şey anlatmak istercesine baktı gözlerimin en derinine.

 "Bana senden bahsetme Ares.... Dünyada kendime yer bulamayan ben senin sayende uzayda nefes almıştım... Ama şimdi yaşayabilecek bir uzay da yok..." dedim . Ve Ares'i ittirerek lavaboya girdim.

Ne gidecek yerim, nede kalacak bir yerim vardı... Giyecek kıyafetlerim yırtılmış yan odada bir yerlerdeydi.. Param da yoktu.... Kısacası muhtaçtım ona....




MAFYALARIN AŞKI (GECE SERİSİ 1)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ