-48-

1.7K 74 41
                                    


Bir önceki bölüm gelen yorumlara çok mutlu oldu. Hepinize çok çok teşekkürler. Hala beni bırakmayan bir avuç okuyucum için bu kitabı bitireceğim. 50.bölüm final olacak maalesef ama kurgunun devamlılığı kalmadı artık uzarsa sakız tadı verecek. Ama çok istenirse özel bölüm olarak bir kaç bölüm ekleyebilirim. Zaten az kalan okuyucularım lütfen eksik etmeyin beğeni ve yorumları öpüldünüz. Mina'nın elbisesi :)

Keyifli okumalar.

Nikahtan sonra herşey ışık hızıyla gerçekleşmişti. Ben olaylara ayak uydurmaya çalışırken oynamaktan nefes nefese kalmış, yanaklarım kızarmıştı. Ebru, Mine ve Gözde çılgınlar gibi pistte oyun oynarken onlara yetişmeye çalışıyordum. Diğer zengin düğünleri gibi değildi bizimkisi, bildiğin oyun havası oynuyor ve halay çekiyorduk. Karşımda oynayan Ebru'ya baktım ve gülmeden edemedim. Onun gibi hayatta kıvırtamazdım. Özellikle de bu gelinlikle. Git gide üzerimde ağırlaştığını hissettiğim gelinlik beni daha fazla yormuştu. Şarkı bitince derin bir nefes aldım sanırım artık pistten inmeliydim. Birden halay çalmaya başlayınca korkuyla başımı Buğra'ya çevirdim. Sohbet ediyordu. Yanında çok önemli bir şirketin Ceo'su ve müdür yardımcısı vardı ama gözleri benim üzerimdeydi. Bakışlarımı görünce sırıttı. Ben oynamaktan harap olmama rağmen o ilk dansı ettikten sonra gelenlerle sohbete dalmıştı.

Mine tarafından çekilince isyan edercesine inledim. Evlenmek bu muydu şimdi? Buğra'ya da sinir olmuştum zaten. Mine'den kendimi kurtararak Buğra'ya doğru yürüdüm.

Tam önüne gelince yanındakilere selam verdim. "Buğra, sende gel hadi."

Bana ciddi misin? der gibi baktı. Bende ona gayet ciddiyim tatlım bakışımı attım. Böyle bir konuşma şekli var mıydı bilmiyordum ama o an öyle bir saçmalık yapmıştım.

"Hadi" diye kolunu tutup çekiştirirken, adamlar bize gülümsüyordu. "Kusura bakmayın kocamı sizden alacağım." diye konuştuğumda ikiside kahkaha atmış ve olumlu anlamda başlarını sallamışlardı.

Arkamı dönüp elini tuttuğum Buğra'yı piste yarı zorla sürüklemeye başladım. Adımları o kadar isteksizdi ki gören zorla evlendiriliyor zannederdi. Ölümcül bir bakışla ona dönüp tısladım.

"Sevgili kocacım, beni saatler içinde cinnete sokmadan güzelce yürü. Yoksa gelin daha iki saat geçmeden damadı doğradı diye haberleri süsleyeceğiz."

Buğra bu sözlerime kahkaha atmış ama istediğim gibi adımları serileşmiş ve yanıma gelmişti.

"En nefret ettiğim şey şu garip hareketler." diye mızmızlanınca ona dönüp gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ne o Buğra Atamaz oynamayı bilmiyor mu?"

Bana yandan bir bakış attı. "Gerek duymuyorum sadece."

Ben ona cevabı yapıştırmaya hazırlanırken çoktan piste gelmiş ve Tamer tarafından halayın içine alınmıştık. Şimdi ellerimiz çözülmüş parmaklarımız tutuyordu birbirini. Halay hızlanırken Tamer ve fatih deli deli sesler çıkarıyor ve beni güldürüyorlardı. Fatih ceketini çıkarmış kravatını başına bağlamış, halay başını çekiyordu. Tamer'inde ondan kalır hiç bir yanı yoktu. Tamer birden halaydan çıkıp ortaya geçti. Hepimiz ne yapacak diye ona bakarken bir yandan da halaya devam ediyorduk. Başındaki kravatı çıkarıp eline aldı ve sallamaya başladı. Yere çöküp hızlı bir şekilde tekrar kalkıyordu. tek elinide beline yerleştirmiş garip garip sesler çıkarmaya başlamıştı. Onun bu haline daha fazla dayanamamış ve basmıştım kahkahayı. Sadece ben değil halayda ki herkes gülüyordu. Tamer'in eşi ona kızmakla gülmek arasında kalmıştı.

AŞK MI BU?Donde viven las historias. Descúbrelo ahora