19.bölüm -arkadaş -

2.8K 115 5
                                    

Fatih'in yanına resmen itilince sendeledim. Bu kadar sert olmak zorunda mıydı?

Ben bileğimi ovuşturarak ona bakıyordum ama o önünden geçen garson dan aldığı kadehi kafasına dikti. Acaba kıskanmış mıydı ? diye kafayı yemek üzereyken buz gibi gözlerini ilk önce ovuşturduğum bileğime sonra gözlerime dikti.

"Kıskandığımı felan düşünüp hayal aleminde yaşama "
Hah! aklımı mı okuyorsun nutella.

Omuz silkip gözlerimi bize kaşlarını kaldırarak bakan arkadaşlarıma çevirdim. "Ben zaten öyle bişey düşünmüyorum. "

Tamamen yalan söylediğim umarım belli olmuyordur.

"İyi,  ben buradayken yaptığın saçmalıklara son ver o zaman. Bizim amacımız farklı. "

Ebru'nun üzerindeki kolyeye bakıp yavaşça ona döndüm. Dişlerimi neden sıktığım konusunda tek bir fikrim yoktu.

"Bunu biliyorum. "

Kadehi masaya sert bir şekilde bırakıp aynı şekilde meydan okuyarak gözlerini sabitledi. "İyi. Mine'nin olduğu ortamda bana aşık gibi davran. "

İçimden yavaşça yükselen volkanı yok saymaya çalışarak yutkundum. "Bu oyunu oynamak zorunda değilim. "

Sesim istediğim kadar güçlü çıkmasa da idare ederdi işte. Başını geriye atıp güldü. Cidden güldü. Ağzım beş karış açık ona bakarken delirdiğini düşünmeye başlamıştım ki birden durdu. Masadan üzerime eğilince gözlerine korku karışımı bir ifadeyle bakakaldım. Tanrım! 

"Sana daha önce ne dedim ben? "

Gözlerimin içine beklentiyle bakarken dilimi yutmuş gibi ona bakıyordum. Kesinlikle sorunları vardı. Fatih'e beni kurtar bakışları atarken ellerini kaldırdı. Ağzını üzgünüm diye oynatınca mecburen Buğra'ya döndüm.

Kolunu masaya dayayıp, çenesine yaslayıp gülümsedi. Ama öyle sevecen değil tehdit dolu bir gülümsemeydi bu.

"Demek sen hatırlamıyorsun. O zaman tekrar söyleyim.  Bu oyun da ben bitti demeden bitmez defolu. "

Yüzümü buruşturdum. Tanrım ne boka batmıştım ben! Yüzüme vuran içki kokusuyla bile midemi bulandıramıyordu.

Üzerimden çekilince rahat bir nefes aldım. Cevap vermedim. Versem bile görüldüğü üzere cevabımın hiç bir önemi yoktu. Annem, babam ve Mine masaya gelince, babamın bize inceleyici bir bakışla baktığını fark ettim.

"Mina iyi misin? Yüzün solgun görünüyor. Ayrıca o çocuğa vurduğun için sağol. "

Babamın sözleriyle şok olmuş bir şekilde ona baktım. Ne ilkel bir babam vardı benim. Üstelik Buğra'ya teşekkür etmişti. Oysaki daha geçen hafta kendisi yumruklamıştı. Ben onlara şaşkın bir şekilde bakarken annem göz kırptı. Anlaşılan babam tabularını yıkmaya başlamış ve bizi kabulleniyordu. Ah pardon biz dedim. Biz diye bişey yok ki.

"Ah şey. İyiyim. "

Babam başını salladı. "Hadi gidiyoruz. Çıkalım. "

Çantamı masanın üzerinden alıp Ebru'ya döndüm. Bana ciddi bir toplantı yapmalıyız bakışı atıp oda çantasını aldı. Bizimkiler önden giderken geride biz kalmıştık. Buğra'ya bakmak istemiyorum istemiyorum iste - ah yine dönüp bakmıştım ama pişmanlıkla olduğum yerde kalmıştım. Gözlerini bana dikmişti. Ve sinirliydi. Hemen önüme dönüp hızlıca annemlere yetişmeye çalıştım.

---

"Bu olay beni korkutmaya başladı Mina. Bence babana söyle. Bugün ki halini görmedin mi? "

AŞK MI BU?Donde viven las historias. Descúbrelo ahora