23.bölüm hasta

2.9K 102 3
                                    

Buğra'dan

Kollarıma yığılan kıza baktım. Ne yapacağımı bilemeden gözlerimi  etrafta gezdirip tekrar al al olmuş yüzüne çevirdim. Yanıyordu. Sanki birazdan alev alacak gibiydi ve işin kötü tarafı aptal bir titreme vücudunu sarmıştı. Hangi salak hastayken buz gibi havaya çıkardı ki!

Elimin tekini dizinin altından geçirip diğeriyle sırtını kavradım. Kucağıma aldım. Buraya hiç gelmemeliydim. Şimdi bu kızla uğraşmak zorundaydım.

Açık sürgülü kapıdan içeri girip salona doğru ilerledim. Birazdan bende bayılacak gibi hissediyordum. Vücudum yorgunluktan isyan ederken kollarımdaki kız kıpırdandı. Ellerini boynuma dolayıp içini çekince bakışlarım ona kaydı tekrar. Bir çocuk kadar masumdu. Ama ben masum kız sevmezdim. Tecrübeliler varken onun gibilerle uğraşmak cidden sıkıcıydı.

Ahşap tabana oldukça sessiz bir şekilde basarken salonlarına girdim. Evlerine ilk geldiğimde şaşırmıştım. Onların gerçekten durumları iyiydi. Sadece bu ararlar sorunların olduğunu biliyorken yinede bu ev küçüktü. Küçüktü ama bir yuva gibiydi. Bizim Saray yavrusunun çeyreği belki eder belki etmezdi.

Siktiğimin evinde hırsız gibi yavaşça ilerleyip yumuşak kahve köpüğü rengindeki kanepeye onu bıraktım. Kollarını çözüp koltuğa yayılırken titremesi hala devam ediyordu. Gitmeliydim. Onu buraya kadar getirmem bile bir şeydi. Bayıldığında bahçenin bir köşesine bırakıp gidebilirdim. Şimdi hemen buradan uzaklaşmalı kendimi yatağıma atmalıydım.

Kıpırdanıp inlemeye başladı. Canı mı yanıyordu? Yüzünü incelerken terden yapış yapış olmuş saçlarını çekip hıçkırdı. Evet yine başlıyordu. Ardı arkasını bırakmayan hıçkırıkları sürerken uykusunda yine kabus görüyordu muhtemelen.

Gözlerimi kaçırıp omuz silktim. Beni ilgilendirmezdi hemen çıkmalıydım. Arkamı dönüp yürümeye başladım. Mutfağa çok az kalmıştı oraya ulaştığım zaman herşeyden kurtulacaktım.  Adımlarımı hızlandırırken kulağımdan gitmeyen hıçkırma seslerine küfür ederek ters yönde aynı hızda yürümeye başladım. Bugün iki vicdan azabını çekemezdim.

Kanepenin önünde bir müddet dikildikten sonra "Tam anlamıyla baş belasısın biliyor musun? " diye söylenerek kucağıma aldım tekrar.

Üst katın merdivenlerini çıkarken evin küçük olmasına içimden bir lanet savurdum. Sessiz olmak zorunda kalmazdım en azından. Kollarını tekrar boynuma dolayınca kaşlarım çatıldı.

"Eğer uyanıksan ve bilerek yapıyorsan bunun hesabını fena ödetirim sana domates surat. "

Bu sözlerime karşılık tek tepki bile vermeyince kendinde olmadığına inandım. Işığı açık olan odanın önünde durup kafamı içeri uzattım.  Tahmin ettiğim gibi burası onun odasıydı. Odasına girip kapıyı ayağımla kapattım.

Onu yatağına bırakıp yüzümü buruşturarak odaya baktım. Her yer pembe ve beyaz renklerle çevriliydi. Tek kişilik yatağı ise beklediğimin aksine pembe değil beyaz örtülüydü. Yerde tüylü pembe beyaz desenlerin olduğu bir halı vardı. Yatağın tam karşısında yine bu iki renkten oluşan bir dolap onun yanında beyaz bir makyaj masası vardı. Masanın yanında bir kapı görünce tekrar bakışlarımı yataktaki kıza çevirip ofladım.

Üzerine eğilip montunun çıtçıtlarını açıp tek elimle sırtını kavrayıp biraz doğrulttuğum da gözlerini araladı. Kan çanağına dönmüş gözleri beni görünce bir an boş boş bakındı yüzüme. montunu çıkarıp yere fırlattım. Ağlaması kesilmişti. Hayret! Bir on yıl felan ağlayacağını düşünmeye başlamıştım. Bir rüya için bu kadar ağlıyorsa kim bilir başka konularda ne yapıyordu.?

AŞK MI BU?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin