♡25.bölüm♡

3.1K 118 14
                                    

Aptal bir okul sırasında aptal bir dersi dinlemekle zorunlu tutuluyorum şuan. Üstelik dönüp bakan kişilere karşı yapmam gereken tek şey dil çıkarmak olsada, ahlaki kurallara göre ders içinde böyle bir şeye kalkışmak doğru olmadığı için onları görmezden geliyor ve kitabımla ilgileniyordum. Kafamın içinden fuck you!  diyerek orta parmağını gösteren Mina'yı bir dolaba kitledim.

Muhtemelen bir zavallı gibi görünüyordum. Üzerimde bana üç beden büyük bir hırka ve altında yırtık kot pantolonumla herkesin dikkatini üzerime çekmiştim. Üstelik deri uzun botlarım ile bileğimde ki deri bileklik sert bir hava katmıştı bana ve inanın hiç kimse bu halime alışkın değil. Ben bile.

Sabah kalktığım şekildeki gibi duran saçlarımı çekiştirip  öldürücü bir bakışla yanımda oturan Ebru'ya baktım. Bütün bunların sorumlusu oydu. Bu hafta asi takılacaktık. Yeni bulduğu yöntemle her hafta farklı bir tarz denemeye başlamıştı ve yanında beni de istiyordu. Fikrim sorulmadan bu kıyafetleri üzerime fırlatmış ve giymem için iki dakikam olduğunu söylemişti. Lanet olsun ki bu okulda tek aklı başında olanın Ebru olduğunu düşünen ben miydim gerçekten!?

Gözlerime zorla sürdüğü siyah boyalar yüzünden etrafa bulanık bir çerçeveden bakıyordum. Matematik dersindeydik. En sevmediğim ders.

Bakışlarımı sıramın ahşap yüzeyinde gezdirdim. Arada bir camdan dışarı bakıyor,  tekrar sıraya tekrar dışarı tekrar sıra... Bu döngü içinde dersin bitmesini bekliyordum.

Tekrar Ebru'ya döndüm. Halinden onunda çok memnun olduğunu düşünmüyordum ama uygulamakta çok kararlıydı. Tamamıyle siyah kıyafetlerine bakıp göz devirdim.

En sonunda ölümüne sıkıldığımı anlamış gibi bana baktı.  "Mina lütfen artık dikkat çekmeyi bırak "

Gözlerimi ısrarla tekrar devirdim. Ne? Çok havalı duruyordu yani tahminimce.

"Emin ol. Şu kıyafetler kadar dikkat çekemem. " Sesimdeki bıkkın ton tamda uygundu bulunduğum durum için. Ben tatlı kız kategorisinde mutluydum.

Dirseğiyle kolumu dürttü. "Saçmalama kızım. Çok asi olduk. "

Simsiyah boyanmış gözlerine bakıp koca bir kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım. "Dil çıkartıp Miley gibi bir kaç fotoğraf çekinmelisin.  "

Ebru kaşlarını çatıp  "Dalga geçme.! " diye söylenince bakışlarımı tekrar camdan dışarı okulun bahçesine çıkardım.

Okulun bahçesi büyüktü. Sol tarafında tellerle çevrilmiş bir basket sahası vardı.  Onun dışında kalan yerler betondu.  Ama okulun sağ tarafında küçük bir bölge çimlerle kaplıydı. Küçük çam ağaçları vardı. Toplasan beş altı sayısını geçmeyecek banklar konulmuştu. Burası son sınıflara özeldi. Hiç bir Çöm o sınırlara geçmezdi. Her yılın başında yeni gelenler kuralı bozmaya çalışırlar ama o yılki 12'lerin tepkisi sayesinde geri püskürtülüp,  3yıl boyunca oraya kıskanç gözlerle bakıp üç yılın sonunda kendileri yeni gelenlere aynısını yapardı. Aptal bir düzendi.

Ebru'nun anlattıkları buydu. Geleli iki ay olduğu için o kadarda önemsemiyordum bu kuralları.

Zilin hayat kurtaran melodisiyle toparlanıp çıkan hocaya baktım. Kendimi bir hafta boyunca bu sıraya çivilemeyi düşünürken Ebru tarafından kaldırıldım.

"Hadi Mina kantine gidelim. "

Kolumu kurtarmaya çalışarak "Sen git. Ben gelmiyorum. " dedim.

Ama o benden daha güçlüydü. Kolumu daha sıkı kavrayıp "Yürü işte. Koridorda gezerken ki yüz tiplerini görmek istiyorum " diyerek gülümsedi.

AŞK MI BU?Where stories live. Discover now