20.bölüm -piknik-

2.6K 112 10
                                    

Aynada son kez kendime baktım. Üzerimde siyah bir şort ve yarasa kol salaş kırmızı ince bir hırka vardı. Saçlarımı özenerek düzleştirmiş ve omuzumdan aşağıya bırakmıştım. Ayaklarımda ki kırmızı Vanslarla idare eder bir haldeydim.

Aşağıdan gelen korna sesiyle kendimi aynanın karşısından çekip hızlıca çantamı kapıp odaya göz gezdirdim. Ebru kıyafetlerimi ayarladıktan sonra bana şans öpücüğü verip gitmişti. Kapıyı çekip merdivenleri sekerek indim.

"Ben çıkıyorum Hafıze teyze. Geç kalmadan dönerim. "

Vestiyer den ince bir yağmurluk ile Hafıze teyzenin kapının yanına bıraktığı sepeti alıp çıktım.

İlerideki siyah jipe yaşlanmış olarak onu görünce mideme bir sancı girdi. Başını aşağıya eğmiş ayağıyla çimleri tekmeliyordu. Hafif uzun saçlarının bir kısmı alnına dökülmüştü.  Üzerinde kot bir pantolon ve üzerine yapışıp kaslarını gösteren gökyüzü mavisi gömleği ile bu kadar yakışıklılık ağır gelmiyor muydu acaba?

Ben tam bir moron gibi onu incelerken başını kaldırıp bana baktı.

Ayaklarımı yürümeye zorlarken gözlerimi hemen kaçırdım. Yüzüme hücum eden kanı göndermeye çabalarken yanına gelmiştim bile. Hiç bişey demeden elime uzanıp sepeti aldı.

Arka kapıyı açıp sepeti yerleştirince kapatıp bana döndü. "Bin. "

Başımı sallayıp ön kapıyı açıp bindim. Emniyet kemerimi takarken onu izliyordum. Arabaya binip elini kontağa atınca dayanamadım ve uyardım.

"Emniyet kemerini taksana? "

Bana bakmadan arabayı çalıştırıp geri geri bahçeden çıkarken "Gerek yok. Yakına gideceğiz zaten. "dedi.

"Olsun. Tak. "

Arabayı sürerken tek elini kaldırıp kemeri çekiştirdi . Ne yapıyordu?  Kaza yapacaktık. Tek eliyle direksiyonu dönderip bir yola sapınca çığlık atmamak için yutkundum. Çünkü resmen savrulmuş gibi dönmüştü. Ve hala kemeri takmamıştı. 

Sonunda sinirlenip itince kemer eski haline döndü. İki eliyle direksiyonu kavrayıp daha hızlı sürmeye başladı.

Uzanıp kemeri çektim. Ellerim göğsüne temas edince ürperdim. Sert kasları ...

Hemen kemeri takıp geriye çekilip ona uzanmak için açtığım kendi kemerimi takıp koltuğa yaslandım  .

Bana sinirli bir ifadeyle bakarken omuz silktim. "Ne yani kaza yapabiliriz. Dikkatli ol "

Arabayı daha hızlı sürünce sustum. Neden bu kadar sinirliydi ki? İyilikte yaramıyordu cidden.

"Hava çok güzel değil mi? "

Ormanlık bir yola sapıp "Değil. "diye cevap verdi. Kaşlarım çatıldı. Ne saçmalıyordu. Bu kışın en güzel havası vardı etrafta ve beyefendi beğenmiyordu.

"Nasıl değil? "

"Çünkü yağmur yağacak "

Ona cevap vermeden ilerideki gökyüzüne baktım ama hava apaçıktı.

"Gökyüzü açık yağmaz " dedim bilmiş. Gören meteoroloji konuşuyor zanneder.

Gülümsedi. Çok kısa. Hayal mi gördüm acaba? Çünkü gözlerimi kapatıp açınca yine suratsız bir şekilde araba sürüyordu.

"Var mısın iddiaya? "

İşte şimdi keyfim yerine gelmişti. Yan dönüp ona baktım. "Tamam. Neyine? "

AŞK MI BU?Donde viven las historias. Descúbrelo ahora