♡29.bölüm♡

2.3K 112 10
                                    

Gözlerimi acıtan bir yanma hissiyle uyandım. Odamın içine dolan güneş direk olarak yatağımı hedef almıştı. Gözlerimi kırpıştırıp bir kaç dakika hangi günde olduğumuzu hatırlamaya çalıştım. Salı gününde olduğumuzu hatırlayarak bütün enerjim çekilmiş bir halde yorganı üzerimden attım.  Hemen banyoya girip güzel bir duş aldım.

Duştan çıkınca aynanın karşısındaki yansımama bakıp iç geçirdim. Gerçekten berbat görünüyordum. Gözlerim Balık gözü gibi olmuştu.

Nadir olarak kullandığım kremlerden yüzüme sürüp renk gelmesini sağladım. Saçımı sol yanıma doğru tarayıp mısır beliği ördüm.

Dolaptan bacaklarımı sımsıkı saran siyah bir pantolon ve şeker pembesi bol hırka giyip çantamı omzuma taktım.

Herzaman sekerek indiğim merdivenlerden sürüklenerek inerken dün yaşananlar gözlerimin önüne geldi. Trabzana tutunurken derin bir nefes almakla yetindim.

Ne yapacağıma karar vermiştim. Direnecektim.  Beni parmağında oynatmasına izin vermeyecektim.. Ama o bunun farkında bile olmayacaktı.

Mutfağa girince bütün ailenin masada olduğunu fark ettim. Herkese kısa bir günaydın dedikten sonra yerime geçip önüme konan yiyeceklere bakıp durdum. Annem ve babamın garip ve şaşkın bakışlarıyla karşılaşınca gülümseyip tabağıma yöneldim.

Hızlıca ne yediğimi bilmeden sürekli ağzıma lokmaları ardı ardına atıp dikkat çekmemeye çalıştım. 
Tabağımdakiler bitince kalktım.

"Mina'cım şu özel ders olayları nasıl gidiyor bakalım.?"

Çıkmak üzere olduğum kapıdan dönüp anneme baktım.  Ne diyeceğimi bilemeden biraz düşündüm. Anneme kötü olduğunu söylesem yine suçlu ben olacaktım.  Hiç çabalamayan çocuk bendim. Gözlerimi devirip derin bir nefes aldım.Bir kaç dersten daha birşey olmazdı değil mi?

"Güzel gidiyor annecim. Bakalım ikinci sınavları bekliyorum verimli olup olmadığını anlamak için. "

Kendimi kapının dışına atınca rahat bir nefes verip, çantamı önüme çektim. İçinden çıkardığım pembe kulaklıklarımı kulağıma takıp telefonumu elime aldım.  İçinden hızla gezinip en sonunda aradığım şarkıyı bulunca durdum.

Kulaklarımı aydilgenin sesi doldurunca yürümeye başladım. Bahçe kapısını geçip sokağa çıkınca her zamanki yerinde kırmızı audisinin içinde bekleyen Kaan'ı görünce elimi kaldırıp gülümsedim. aynı şekilde karşılık verince fazla oyalanmadan yoluma devam ettim.

Okulum eve yakın olduğu için 15dakikanın sonunda okulun bahçesine giriş yaptım. Kulaklığımı çıkartıp çantama atıp elimle saçımı düzelttim.

"Savaşa mı gidiyorsun okula mı belli değil"

Ata'nın muzip sesiyle kendime gelip sağıma döndüm. Üzerinde gökyüzü mavisi dar bir kot gömlek ve altında da dar siyah bir pantolon vardı. Saçlarını kavisli bir şekilde taramıştı anlaşılan. Çantasını tek omzuna atmış bana bakıyordu.

"Benim için okula gelmek bir savaş zaten "

Dediklerime gülümseyince gözleri kısılıyor ve çok tatlı olmayı başarıyordu.

"Bugün bana sözün var unutma"

Önümden geçip giderken bir an arkasından bakakaldım. Bugün ona sözüm vardı!

Hızlı adımlarla peşine takılıp hemen arkasından sınıfa girdim. Ebru'nun  yanına oturup çantamdan kitaplarımı çıkartınca "Günaydın "diye mırıldandım.

AŞK MI BU?Where stories live. Discover now