0.4

18.6K 884 295
                                    

Mete sağ kolumu havaya kaldırdığında öyle kalmasını sağladım. Açtığı sütyenin aşağı doğru sarkan parçasını da sütyeni tutan elime verdiğinde dövme yapılacak yere düşmesin diye tuttum. Dövmeyi yapacağı yere parmak ucuyla dokunup yüzüme baktı.

"Hazır mısın?"
**
Çığlık atmamak için sürekli yanaklarımın içini ve dudağımı ısırdığım -bazen çığlık attığım ama Mete'nin durmadığı- bir sürenin sonunda -bu sürenin ne kadar olduğunu bilmiyordum- aleti dövmenin yapıldığı yerde hissetmemeye başladığımda sımsıkı yumduğum gözlerimi araladım. Mete ciddi bir yüz ifadesiyle dövmeme bakarken biraz sakinleşen kalp atışlarım tekrar hızlanmaya başladı. Mete başını kaldırıp bana baktığında kaşlarının hafifçe çatılması, havada olmayan elimle saçımı düzeltme isteğimi tetiklemişti. Ama elimi göğsümden çektiğim anda zaten kopçası açık olan sütyenim hafifçe yukarı kaydı. Ben elimi hızla göğsüme indirirken Mete garip bir şey yapıyormuşum gibi kaşları havada, bana bakıyordu.

"Bitti." Ayağa kalkıp odadaki masalardan birinin üstünde olan sigara paketini eline alıp bir dalı dudaklarının arasına yerleştirmeden bir saniye önce konuştu. Dövme yapılırken bir kere bile konuşmadığı için, sesi hafifçe çatallı çıkmıştı.

Aramızdaki sessizlik anlamsız bir şekilde beni utandırıyordu ve geriyordu. Yani, biriyle bir odada uzun bir süre kalırsanız ve üzerinizde kopçası açık bir sütyen varsa en azından bir-iki kelime edip onu rahatlatmalısınızdır. Ama Mete'nin bu umrunda değilmiş gibi görünüyordu.

Ama neyse ki endişeleneceğim başka bir şey vardı: Dövme yaptırmıştım!

Odanın içindeki büyük boy aynasına doğru ilerleyip sağıma doğru döndüm ve kolumun altındaki minik, turuncu japon balığına baktım. Tam olarak istediğim gibi yapmıştı ve ben biraz bile pişman hissetmiyordum. Sadece... Bu, gerçekten özgür hissettirmişti. Kalp atışlarım tekrar hızlandığında elimle yüzümü kapatma dürtüme engel olup aynaya biraz daha yaklaştım ve hayranlıkla dövmemi inceledim. Ağzımdan küçük bir kahkaha çıkınca dudağımı dişlerimin arasına alarak sustum ve japon balığına bakmaya devam ettim. Buraya gelirken tek istediğim biraz özgürlüktü ve bu dövmenin hissettirdiği şey de tam olarak buydu.

Adı Cehennem olan bir yerin sizi ne kadar mutlu edebileceğini tahmin edemiyordunuz.

Aynaya çarpan dumanla hayranlıkla izlediğim dövmeden gözlerimi çekip aynadan, arkamda duran Mete'ye baktım. Hafif çatık kaşlarıyla ve ağzındaki sigarasıyla bana bakarken nasıl bir yere düşüp bayılmadığıma şaşırıyordum açıkçası. Bu dünyadan değil gibi kusursuz görünüyordu.

En azından benim dünyamdan olmadığı kesindi.

"Te-" çatallı çıkan sesimi düzeltmek için boğazımı temizledim ve havadaki kolumu sonunda aşağı indirdim. "Teşekkür ederim." Sigarasını dövmeli parmaklarının arasına alıp omuz silkti.

"Çıkarken Arslan'la görüşürsün." Arkasını döndüğünde afallamış bir şekilde bir saniyeliğine olduğum yerde kaldım.

"Arslan kim?" Ceketini üzerine geçirirken düşünüyormuş gibi tavana baktı.

"Hani şu, yüzünde dövmeler olan." Kimden bahsettiğini anladığımda başımı hafifçe aşağı yukarı salladım. Ve Mete'de stüdyodan çıkarken bana çarpık bir gülümsemeyle göz kırptı. Bu hareket bana nefes almayı unuttururken yutkunarak peşinden bakmaya devam ettim. Eliyle saçlarını geriye atarken onun bir sanatı eseri olduğuna emin oluyordum.

Her hareketi nasıl bu kadar estetik olabilirdi ki?

Gözden kaybolduğunda iç geçirerek dövme yaptırdığım koltuğun üzerinden tişörtümü elime aldım.

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now