1.7

13.4K 726 667
                                    

Bu rezil kolaj bana ait... Edit yapmak isterseniz dm açık ahahshsl sizi seviyorumm 💓💓💓💓
***

"Mete senin için iyi biri olabilir. Ama bunu ikimiz de bilemeyiz ve bu çocuk durumu..." Ellerimi bırakıp devam etti. "Eğer Mete'nin peşinden koşmaya devam edeceksen, on iki yıllık dostluğumuzu burada bitiririm. Gözlerimin önünde yok olmanı izlemekten iyidir."

Emre'ye anlamamış gibi baktım. Mete'yi öylece... Öylece burakamayacağımı biliyordu ve yanımda olmalıydı. Anlamıyordu, Mete benim tek kurtuluş yolumdu. Yanımda Mete olmadan o evden ayrılamazdım. Yaşadığım bu hayattan kaçamazdım.

"Bunu yapamayacağımı biliyorsun." Kaşlarını çattı.

"Beni arkanda bırakabilirsin ama öyle mi?" Dolan gözlerimi durdurmak için tırnaklarımı iyice pantolonumdan geçirip bacaklarıma temas etmesini sağladım.

"Senin kadar şanslı doğmadım. Bu hayattan kurtulmam-"

"Nisan ben geyim. Haklarımın görmezden gelindiği bir yerde bu şanslı değil hastalıklı doğduğum anlamına geliyor. Dünyadaki tüm acıları sen çekmiyorsun. Sen ailen yokken sevgilinin elini tutup gezebilirsin ama ben yapamam. Yolun ortasında durup öpüşebilirsin ve bunun için sadece cıkcıklanırsın. Ben öldürülürüm. Anlıyor musun?" Çantamın askılarına asılıp omuzlarımı dikleştirdim.

"Seninkinin zor olması benimkinin kolay olduğu anlamına gelmiyor. Ben... Bak, bana böyle bir seçim yaptırmaman için sana yalvarıyorum. Lütfen." Emre bir süre yüzüme baktıktan sonra başını iki yana salladı.

"Üzgünüm. Seçimini yap." Başımı aşağı yukarı salladım.

"Bunu düşüneceğim." Hızlıca arkamı dönüp kapıyı açtıktan sonra Emre'yi beklemeden hemen kapattım. Mete'nin çocuğu olması fikriyle nasıl başedeceğimi bilmezken şimdi Emre hakkında düşünmek zorundaydım.

Tabii ki Emre'yi seçecektim.

Bunun başka bir yolu yoktu ama önce her şeyden emin olmalıydım. Ve emin olmak için gidip bunu Arslan'a sorabilirdim ki o  bence dünya üzerindeki en güvenilmez insanlardan biriydi. Bu yüzden hemen Mete'nin ağzından lafı almalıydım. En son çok da tatlı ayrılmamıştık, aramızda hiçbir şry olmayacağını kesin ve açık bir şekilde belirtmişti ama bunu zaten biliyordum. Mete'yle aramızda bir şey olamayacağını tabii ki biliyordum ama bir mucize olursa bu benim kurtuluşum olurdu. Bu ihtimal göz ardı edilecek kadar küçüktü, ama ben edemezdim. Eğer mutlu olmamın bir yolu varsa onun peşinden gidecektim.

Ayakkabılarımı üstünkörü ayağıma geçirip Emre'nin beni dikizlemediğini umarak  merdivenlere yöneldim. Olabildiğince hızlı olarak merdivenleri bitirdikten sonra kapının önünde nefes almak için birkaç saniye duraksadım. Ellerimi pantolonumdan veya yüzümden uzak tutmak için neredeyse yumruk haline getirdim ve kapıya tıklattım.

Tekrar ve tekrar tıklattım. Evde kimsenin olmadığından emin olduğumda ise kapı açıldı. Mete kafası karışmış bir şekilde yüzüme bakarken abzürt bir hareket yapmamak için ellerimi yumruk halinde tuttum ama bu da onun dikkatini çekmiş olacak ki kaşları çatık bir şekilde ellerime baktı. Ellerimin yumruk halinde olduğunu görünce çatık kaşları aralanırken tekrar yüzüme baktı.

"Bir sorun mu-"

"Sana bir şey soracağım ama beni küçümsemeden, dürüstçe cevap vereceksin." Derin bir nefes alıp utançtan kızaran yüzümü umursamamaya çalışarak devam ettim. "Bak sen bir bağlanto kuramasan da, evet senle ben imkansızız ve benim isteğim de... Bu değil. Beni yanlış anladın." Cümlelerimin tutarsız ve anlamsız olduğunun farkındaydım ama bunu nasıl soracağımı bilmiyordum. Yani normalde sorardım ama son konuşmamız oldukça sertti ve bu işleri zorlaştırıyordu.

"İçeri gel, sakinleş." Koluma hafifçe dokunup içeri girmemi sağlarken ayakkabılarımı zaten tam olarak giymediğim için ayağımdan atarak yönlendirmesine uydum ve içeri girdim. "Sakin ol." Kolumdan destekleyerek salona geçmemi ve koltuğa oturmamı sağladı.

"Ben rahatsızlık vermek istemiyorum. Gerçekten. Sadece bir şeyi merak ediyorum." Karşımdaki koltuğa oturup dikkatle dinliyormul gibi kaşlarını kaldırdı. "Bir çocuğun olduğunu öğrendim. Bir kızın." Kaşları olduğundan daha da havalanırken arkasına yaslandı ve yüzüme ciddi bir ifadeyle baktı.

"Umarım yeterince sakinleşmişsindir." Ayağa kalktığında işlerin iyi gitmeyeceğini anlamıştım. "Sana söyledim. Aklında her ne varsa beni ona dahil etme. Benim hakkımda araştırma yapmayı da bırak." Kaşlarımı çattım.

"Senin hakkında araştırma yaparak bulmadım bunu. Arslan söyledi. Ve merak ediyorum."

"Bu dedektifçilik oyunun artık beni sinirlendirmeye başlıyor, farkında mısın?" Başımı aşağı yukarı salladım ve tırnaklarımın bacağıma verdiği hafif uyuşuk acıyla ayağa kalktım.

"Haklısın. Özür dilerim. Ben sadece... Arkadaş olabileceğimizi düşündüm. Çünkü ilerde senin gibi olmak istiyorum." Yüzü yumuşarken derin bir nefes aldım. "Kötü bir amacım yok. Gerçekten. Özür... Dilerim."  Geçirdiğini duyduğumda bakışlarımı diktiğim duvardan çekip yüzüne baktım.

"Ben senin tanıyabileceğin en leş insanlardan biriyim. Kendine başka bir rol model bulmalısın."

"Hayır değilsin. İyi birisin."

"Buna nasıl karar verdin küçük hanım?"

"Beni sırf dizim kanadı diye hastaneye götürdün. Yaşım tutmadığı halde dövme yaptın ve... Bu arada, artık yaşım tutuyor."

"Bugün doğum günün mü?" Başımı olumlu anlamda salladım. Bu benim de aklıma yeni gelmişti. Hayatımda ilk defa doğum günümü unutmuştum. Yani, dün aklımdaydı ama bugün tamamen uçmuştu. "Pekâlâ, doğum günün kutlu olsun küçük japon balığı. Bu kadar sert davrandığım için üzgünüm." Omuz silktim ve gülümsedim. Üzgünüm derken oldukça zorlandığını söyleyebilirdim. "Hadi bu konuşma hiç olmamış gibi davranalım."

"Teşekkür ederim." Diyip tekrar onayladım. "Öyle yapalım."

"Nisan," Adımı söyleyip salondaki sehpanın üstünden bir sigara ve çakmak alıp sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdi. Bu hareketi her zaman dikkatimi dağıtıyordu. Sigarasını yakıp içine bir nefes çektikten sonra tekrar konuştu. "Bunu Arslan ne gibi bir niyetle söyledi bilmiyorum ama, evet bir kızım var." Dumanını neredeyse yüzüme üfledikten sonra koltuğuna oturdu. "Vardı. Öldü." Hafifçe gülümsedi ve bir nefes daha çekti. "Bir karım ve bir kızım vardı." Gözlerimin içine baktığıbda yutkunup yanına oturdum.

"Özür dilerim. Gerçekten özür dilerim."

"Bundan on sene önce."

"İkisi de-"

"Sadece kızım. Üç yaşındaydı. Onu çok fazla anmıyorum." Neredeyse sesi titremişti ama kendini çok iyi tutuyordu. Gözleri bile dolmamıştı.

"Çok üzgü'"

"Ve eski karım hayatta, merak ettiysen." Hafifçe gülümseyerek konuştuğunda göğsüme binen ağırlıkla elimi Mete'nin bacağına koydum.

"Ben böyle olduğunu bilseydim asla sormazdım."

"Tabii ki sormazdın." Gülümseyerek yüzüme baktığında tekrar yutkundum. "Gidip on sekizinci yaşın için mum üflemen gerekiyor." Buna ben de gülümsedim.

"Pek öyle şeyler yapamıyorum." Kaşları hafifçe çatıldığında açıkladım. "Ailem... Mum üflemenin ve doğum günü kutlamanın Hristiyan adeti olduğuna inanıyor." Mete kahkahasını ağzından kaçıracak gibi bir ses çıkardığında istemsizce kıkırdadım. "Gülebilirsin."

"Çok dindar ailenin asi kızı... Etkileyici." Başımla dalga geçer gibi onayladım.

"Değil mi..."

"Emre? Gidip onunla kes o zaman pastanı." Derin bir nefes alıp gözlerimi kıstım.

"Aramızın hemen düzeleceğini sanmıyorum."

"Ben de başka arkadaşın olduğunu sanmıyorum." Muzip yüz ifadesini takıp sigarasından bir duman daha çekti. "O zaman pastanı birlikte kesebiliriz sanırım dedektif. Eğer bu oyunlarına bir son vereceksen."

"Oyun oynamıyorum." Kaşlarını kaldırdığında omuz silktim. "Peki.".

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now