3.0

13.1K 779 747
                                    

MEDYADAKİ VİDEOYA BAKINNNNN!!!!!!
purplefleam bebisim yaptı
ÇOK GÜZEL DEĞİL Mİ
Aşşşşırı güzel hem de
***

..."Sorun değil. Gerçekten. Sadece bir öpücük." Elimde kalan çatalı bırakıp gülümsemeye çalışarak ona baktım. "Sadece," Mete karşımda böyle hüzünlü dururken cümle kurmak zordu. Devam etmek için dudaklarımı yaladım. "Lüfen bir daha bana acıyarak yaklaşma."
***

Tek kelime etmeden önümüzdeki haşlanmış görüntülü kızarmış patatesleri didikliyorduk. Son söylediğim şeyden sonra sanki sokaktaki kuşlar bile ötmeyi bırakmıştı ve Mete yüzüme bakmamakta ısrarcıydı. Ama ben bunu yapamıyordum. Tabağına bakıyordu, kaşları çatıktı. En azından beni ciddiye alıyordu. Ya da aklındaki şey benden tamamen alakasızdı.

"Sana acımıyorum." En sonunda konuştuğunda kafasını kaldırıp bakmıştı ama benim ona çoktan bakıyor olduğunu görünce hazırlıksız yakalanmıştı. Gergince yutkundum. "Sen-" durup boğazını temizledi. "Neyse. Yarın okulun açılıyor değil mi?" Sesimi bulamadığım için başımla onaylayarak cevapladım. Mete gözlerime direkt bakarken konuşmak zor oluyordu. Buna ne zaman alışırdım bilmiyordum. "Alışveriş falan yapman gerekmiyor mu?"

Alışveriş, tabii. Evden biriktirdiğim paramı almıştım ama bir çeyrek altın ve nakit yüz liradan fazla param yoktu muhtemelen. Evet, çeyrek altın. On sekiz yaşındaki bir bedende altmış yaşındaydım.

"Galiba." Mete başıyla onaylayıp bir parça patatesi daha ağzına atıp hızlıca çiğnedi. Ona sinirli kalmam imkansızdı. Durduk yere bana evini açmıştı ve en azından ilgilenmeye çalışıyordu.

Ona sinirlenmeye hakkım bile yoktu.

Yine de bana acıdığını düşünüyordum.

"Sen duşunu al, sonra gidelim." Gözümün içine baktığında gülümsemek istesem de yapmadım. Sinirli değildim ama kendime biraz daha hakim olmam gerekiyordu. Yine de, gerçekten düşünceli davranıyordu. Belki de aynı evde kaldığımız sürece bu yönünü görecektim. Yani, yanında olduğum sürece hangi yüzünü gördüğüm benim için pek fark etmiyordu.
***

Kısa saçlarımı elime alıp sıkmaya çalıştıktan sonra küvetten atlayarak yere bastım. Kullanabileceğim mentollü duş jeli ve şampuanı vardı. Biraz göz yakıyordu ama ferahlatıyordu. Girerken havlu sormadığım için biraz pişmandım, şimdi kendi kendime bulmam gerekecekti ve bekar bir erkeğin banyosundan çıkabilecek şeyler beni biraz ürkütüyordu. Banyo dumanlı bir mavi renginde seramikle kaplıydı, Emre'lerdekiyle aynıydı. Kapıdan girer girmez karşınızda ayna ve beyaz renkli dolap-tezgah takımı vardı. Sağda da küvet. En büyük dolabı kendime çektiğimde doğru olanı yaptığımı hemen anlamıştım. Temiz olduklarına emindim çünkü Mete'nin hiç kirli bir şey giydiğini görmemiştim ve bir insanın temizliği banyosundan belli oluyordu. En azından annem öyle derdi. Beyaz renkli büyük bir havluyu vücuduma sardım. Zaten saçımı havluyla ya da kurutma makinesiyle kurulamayı sevmiyordum, kendi haline bırakıyordum.

Banyonun kilidi açıp dışarı çıktığımda evden hiç ses gelmiyordu. Eşyalarımı hemen kapının yanına bıraktığım için biraz da üşüyerek hızlı hızlı oraya gidip yerden bez çantayı aldım. Mete salondaydı, görüş açıma girmişti. Dudaklarının arasında bir sigara vardı ve elindeki kalemle bir deftere hızlı hızlı bir şeyler karalıyordu. Saçlarını açmıştı, bazı tutamlar önüne geliyordu, yüzünü göremiyordum ama dudaklarının arasında gergince duran sigaradan bile kaşlarının çatık olduğunu tahmin edebiliyordum. Daha fazla havluyla orada dikilmemek için ses çıkarmamaya çalışarak Mete'nin odasına geçtim. Odayı tam olarak görebildiğim ilk andı.

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now