3.7

12.2K 733 401
                                    

Mete'den:

Karşımda ıslak yanaklar ve kızarmış gözlerle durması, yara bere içinde kapıma geldiği anı hatırlatıyordu. Derin bir nefes aldım. Onu o hâle getiren adamdan hıncımı biraz olsun almıştım ama şimdi o adam bendim. Ve kendimle ne yapacağımı bilmiyordum, gitmek dışında. En iyi bildiğim şey buydu.

Bu yüzden yine bildiğim şeyi yaptım ve çıkmak için Nisan'a arkamı döndüm.
***

Nisan'dan:

"Beni ne olarak görüyorsun Mete?"

Bu sorunun üstüne o kadar çok zaman geçmişti ki sorduğuma çoktan pişman olmuştum. Bir cevabı yoktu. Beni 'üzmemek' için cevap vermiyordu. Başka bir neden aklıma bile gelmiyordu. Yumruk yaptığı ellerine baktım. Çenesi gergindi, dudakları tek çizgi halini almıştı. Boğazına bıçak da dayasam bu soruya cevap vermeyecek gibiydi. Gözlerimi kırpıştırıp bulanık görüşümü azaltmaya çalıştım.

Beni seviyor olması için hayatımı verebilirdim ama o gitmek için arkasını döndü. Bu benim için son damlaydı.

"Yeter!" Bilinçli değildim, ağzımdan çıkan şeyleri hesaplayamıyordum. Ellerimi savuşturuyordum ve beynime bu emri ben vermiyordum. "Yeter! Kaçmayı bırak!" Mete durup tekrar bana döndüğünde üstüne yürüdüm. "Sen hayatımda gördüğüm en korkak," yumruk yaptığım ellerimi omuzlarına, gövdesine vurmaya başladım. "En yalancı, en acımasız, en bencil," kolumla ıslak gözlerimi silip vurmaya devam ettim. "En kötü, en ama en korkak kişisin." Hıçkırıp durdum ve yüzüne baktım.

"Bitti mi?" Benimle hâlâ dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi anlayamıyordum. Son kez yumruğumı omzuna geçirdim; bunu yapmak istememiştim. Davranışlarımı kontrol edemiyordum.

"Bitti. Ben gidiyorum." İki elimle de tekrar yüzümü sildim. Hiç durmadan ıslanıyordu. "Artık kendi evinden kaçmana gerek yok." En azından bunları söylediğimi sanıyordum. Ağzımdan kelimeler düzgün çıkıyor muydu, emin değildim.

Buz gibi yüzüne birkaç saniye daha bakıp düşünebilmeye başladım. Odadan eşyalarımı alıp çıkacaktım, arkamı döndüm ama gövdeme sarılan eller beni durdurdu. Bu hareket bacaklarımdaki tüm gücü emmişti, yorgunlukla kendimi yere bırakacakken Mete ayakta kalmamı sağladı. Çığlıkla karışık bir şekilde ağlamaya başlayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Sadece ruhsal olarak değil, bedenim dahi acı çekiyordu. Bacaklarım ve kollarım dahi acıyordu. İç organlarım alev almış gibi hissediyordum. Fiziksel olarak yanıyorlar gibiydi.

Mete beni bir yere oturttuğunda sımsıkı kapattığım gözlerimi açtım. Beni oturtmuş, kendisi önümde diz çökmüştü. Nefesim tekliyordu ama en azından alabiliyordum. Mete yüzümü avuçlarının arasına alıp bana rehberlik ediyor gibi sesli bir şekilde nefes alıyordu. Ona ayak uydurmaya çalışıp gözlerimi kapattım ve kulaklarımı Mete'ye odakladım.

Nefes al.
Nefes ver.
Al.
Ver.
Al.
Ver.

En sonunda nefesimi düzene soktuğumda gözlerimi tekrar açtım. Mete koyu kahve gözlerini gözlerime dikmişti. Gözlerimi açınca ellerini yüzümden çekti. Ne diyeceğimi, ne demem gerektiğini bilmiyordum. Başım ağrıyordu ve bu yüzden düşünmek işkence gibi geliyordu. Az önce sinir krizi mi geçirmiştim ya da sinirlerim mi boşalmıştı, her ne olduysa umrumda bile değildi. Herhangi bir şey hakkında düşünmek istemiyordum.

Mete ayağa kalkıp altımdaki örtüyü yatabilmem için geri çekti. Yatak odasına geldiğimizi bile yeni idrak edebilmiştim. Bacaklarımın altından tutup yatar pozisyon almamı sağlarken ağzımı bile açmadım, karşı koyamadım.

Petty | Daddy Issuesजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें