3.6

12K 775 1.1K
                                    

Medyada bölümde bahsedilen dövme taslağınının bulabildiğim en benzer hali var. İyi okumalarrr!
***

"Evden çıkma, kapıyı kimseye açma. Akşam geleceğim." Kendi irademden bağımsız bir şekilde başımı aşağı yukarı salladığımda gülüp elini çekti ve arkasını dönüp gitti.
***
Mete'den:

Bandajı yapıştırıp sandalyemden kalktım. Masanın üstündeki sigarayı elime aldığımda elimi tuttu.

"Bu akşam." Paketten bir dal çıkarıp kızın yüzüne baktım. "Sendeyim." Güldüm.

"Değilsin." Buna gerçekten hazırlıksız olduğu için ağzını açıp tekrar kapattı. Sigaramı yakıp pakedi ona uzattım ama ilgilenmiyordu.

"Daha dün gece benim-" Koluna dokunduğumda durdu. "Mete sen iyi misin? Beni mi reddediyorsun?"

"Sakinleş. Evim müsait değil."

"Dağınıklık önemli değil." Bıkkınlıkla nefes aldım.

"Selin, mü-"

"Tamam. Benim ev." Dudaklarımı yalayıp kıza baktım. Parlak kızıl saçları ve şeytani derecede büyük yeşil gözleri vardı. İyi biri olmasının yanında ilişkimizi ciddiye alıyor olması beni endişelendiriyordu.

"Bak, aramızdaki şey..."

"Sadece seks. Biliyorum Mete. Aptal değilim. Sana aşık da değilim." Kalkıp tişörtünü indirdiğinde elimi beline koydum.

"Bu akşam." Gülümseyip koluma vurdu ve stüdyodan çıktı. Sigaramdan bir nefes çekip arkasından ilerleyerek Arslan'ın yanına gittim.

"Bugün başka randevu var mı?" Arslan kafasını bilgisayardan kaldırıp yüzüme baktı. Gözlüklerinin yansımasından twitter'da dolaştığını görebiliyordum. Ekrana bakmadan sayfayı değiştirdi.

"Yok ama stüdyonun alıcıları beklediğimizden erken davranıyor." Kaşlarımı çatıp yanına gittim. Alıcılarla konuşması ekranda duruyordu. Stüdyo yaklaşık bir yıldır satılıktaydı ama yeni alıcıları bu kadar erken davranırsa bundan bir hafta sonra Kanada'ya taşınmış olurduk. Yani zaten birkaç yıldır planını yaptığımız için çok da garip bir durum yoktu ortada.

"Güzel. Haftaya taşınıyoruz." Arslan bu tepkiyi beklemiyormuş gibi kaşlarını kaldırdı.

"Evindeki kızı ne yapacaksın? Yurda mı?" Kalkıp askıdan ceketimi aldım.

"Evi ona bırakacağım."

"T*şak mı geçiyorsun? Hayır kurumu musun sen?" Nefesimi verip ceketi giyerken Arslan'a döndüm.

"Kız gidecek bir yeri yokken güvenip bana geldi. Yara bere içinde. Sırtımı dönüp giderken bir iyiliğim dokunsun." Arslan bilgisayarını kapatıp gerçekten ciddi bir ifadeyle baktı.

"Seni seviyor." Bunun tabii ki farkındaydım. Ama bu konuda düşünmek başımı ağrıtıyordu, bu yüzden cevap vermeden stüdyodan çıktım.
***

Sigaranın dumanı gözüme girmesin diye ucunu dudağımla aşağı yönlendirip gözlerimi kıstım ve yeni dövme taslağını karalamaya devam ettim. Taslak olarak çizdiğim göz biraz çekikti ve göz bebekleri bir balık için denizin dalgaları gibiydi, Nisan'ınkilere benziyordu. Ama Nisan ortada yoktu, tabii ki. Ona özellikle bir yere gitmemesini söylemiştim ama etrafta yoktu. En azından, ben de gece burada olmayacaktım. Çizimi tamamlamadan ayağa kalktım ve ağzımdaki sigarayı küllüğe attım. Kendime bir şeyler hazırlamak için mutfağa giderken kapının çalmasıyla durup delikten baktım. Nisan bir eli yanağını kapatmış, yere bakıyordu. Endişeli görünüyordu ki öyle de olmalıydı. Kapıyı açıp yüzüne baktım ama ayaklarıma bakmakta ısrar ediyordu. Bir şey demeden kapıyı açık bıraktım ve mutfağa geçtim.

"Emre'lerdeydim." Arkadan titrek sesi gelince cevap vermeden kendime bir tabak çıkardım. "Özür dilerim." Tabağı masaya götürürken kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım. Kaşları endişeyle yukarı kalkmıştı ve dudakları aralıktı. Eteğinin bir kısmını kıvırıp tırnaklarını çıplak bacağına geçirmişti. Bu salakça hareketi gerçekten bütün sinirimi tepeme çıkarıyordu ama sakin bir şekilde nefes aldım.

"Elini bacağından çek." Sesimi duyar duymaz elini kaldırdığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Eli havada birkaç saniye kalınca arkasına koyup yüzüme bakmaya devam etti. "Sana özellikle dışarı çıkma dediğimi sanıyordum. Küçük ve süreli bir kurala bile uyamıyorsun. Sana karşı sert olmamaya çalıştım ama beni buna zorluyorsun." Ellerimi masanın üstüne koyup üstüne eğildim. "Otoriteden mi hoşlanıyorsun yoksa buna alışık olduğun için mi böylesin?" Son söylediğimle gözlerinde dehşeti çok açık bir şekilde görebilmeye başlamıştım. Gözleri dolarken dudaklarını birbirine bastırıp arkasını döndü ve hızlıca mutfaktan çıktı.

Arkasından dilimi ısırdım ve yumruklarımı sıktım. Ben bir aptaldım. Dediğim sey söylenebilecek son şey bile değildi. Derin bir nefes alıp arkasından gittim. Banyoya girmişti, kapıyı açmaya çalıştım ama tabii ki kilitlemişti.

"Nisan," Ağzımı açmamla içerden hıçkırık sesi geldi. Neredeyse nefesim kesilmişti. Bu kadar kaba olabildiğime inanamıyordum, kendi elimle canını yakmam için hiçbir sebebim yoktu. "Nisan ben..." Kelimelerimi toparlamaya çalışırken asıldığım kapı kulbunu rahat bıraktım. "Özür dilerim. Öyle demek istemedim." Tekrar hıçkırık sesi gelince tekrar  dilimi ısırdım.

"Ne demek istedin?" Kapının çok yakından sesi gelince yere çöküp kapıya yaslandım. Anlam veremediğim bir şekilde karnıma yumruk yemiş gibi hissediyordum, alkole ihtiyacım vardı. Parmaklarımı şakaklarıma götürüp ovmaya başladım.

"Böyle bir şeyi neden söylediğimi bilmiyorum. Aklımdan böyle geçirmiyorum, yemin ederim." Elimden geldiği kadar düzgün cümleler kurup elimi şakaklarımdan çektim. "Kapıyı aç, lütfen." Sessizlik. Bu yaşadığım şeyi yaşamayı o kadar çok istemiyordum ki kapıyı çarpıp gitmek istiyordum. Ama işi daha da yokuşa sürmek çok daha korkunçtu.

Kilit sesi geldiğinde çöktüğüm yerden hızlıca kalktım. Nisan tek gözü görünecek şekilde kapıyı araladı. Gözlerinin bu kadar kısa sürede kızardığında inanamıyordum. Karnımdan yediğim yumruk hissi daha da büyüyordu.

"Özür dilerim."

"Beni ailesi yüzünden otorite bağımlısı biri gibi gördüğün için mi?" Sesinin kalın çıkması için çabaladığı belliydi ama titrek ve belli belirsiz çıkıyordu. Neredeyse onun gibi ben de ellerimi bacağıma geçirip kendime olan sinirimi atacaktım. Şimdi bu hareketi neden yaptığını biraz anlıyordum.

"Seni öyle görmüyorum." Gülümsedi ve gülümsediği anda gözünden bir damla yaş daha yanağından dudağının kenarına süzüldü. Silmek istedim ama dokunmamı hoş karşılayacağını düşünmediğim için elimi tekrar yumruk haline getirdim. Kapıyı tamamen açtı ve güzel yüzünü tamamen görmeme izin verdi.

"Öyle mi? Görmüyor musun?" Yaklaştı. "Beni ne olarak görüyorsun Mete?" Vücudumdaki tüm kaslar kasılıyormuş gibi hissediyordum. Şakaklarımdan beynime keskin bir ağrı giriyordu.

Nisan tanıdığım en duygusal kişilikti. Ondan önce duyguları bu kadar fiziksel bir şekilde göstermenin mümkün olduğunu bile bilmiyordum. Eli yüzüne gidiyordu, bacaklarını tırnaklıyordu, uzaklara dalıyordu ve çoğunlukla ağlıyordu. Beni öpmek istediği zaman öpüyordu, sevdiğini söylemek istediği zaman söylüyordu. İstediği zaman kapıyı çarpıp kaçıyordu. Sürekli akvaryumundan kafasını çıkarmaya çalışıyordu. Bu kadar açık olmayı hadsizce baskıcı bir ailenin içinde bile başarmıştı. Ben aşırı özgür bir ailenin içinde doğmuşken, tek başıma yıllarca yaşayıp görmüş geçirmişken, ona gülümsemek isterken bile kırk kere düşünüyordum. Nisan'dan bir tane daha yoktu. Kurallarıma uymuyordu ama özgürlüğe o kadar imreniyordu ki, bunu anlayabiliyordum.

Karşımda ıslak yanaklar ve kızarmış gözlerle durması, yara bere içinde kapıma geldiği anı hatırlatıyordu. Derin bir nefes aldım. Onu o hâle getiren adamdan hıncımı biraz olsun almıştım ama şimdi o adam bendim. Ve kendimle ne yapacağımı bilmiyordum, gitmek dışında. En iyi bildiğim şey buydu.

Bu yüzden yine bildiğim şeyi yaptım ve çıkmak için Nisan'a arkamı döndüm.
***

Sizi çokkkkk seviyorum öptüm kocaman

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now