0.5

19.2K 895 267
                                    

Annem odamın dışından ayrıntıları sorarken ben odamda üzerimi değiştirerek onu cevaplıyordum.

"Birine bir şey oldu mu?"

"Hayır." Pijama altını giyerken cevapladım. "Kimseye bir şey olmadı." Kapının kapalı olmasına rağmen başını aşağı-yukarı sallayarak oturma odasına gittiğine emindim. Bu yüzden sütyenimi yukarı kaldırıp altındaki bandajı dövmeyi yaptırmamın üzerinden henüz bir saat geçmesine rağmen çıkardım ve odamdaki küçük aynadan dövmeme baktım. Arslan'ın söylediğine göre dövmenin şu anlık sulu görünmesinde sorun yoktu.

Ayrıca, benim bir dövmem vardı.

Bu zamana kadar ailesinin çizdiği sınırların dışına çıkamayan Nisan'ın, hatta Nisa'nın bir dövmesi vardı.

Kolumun altındaki, turuncu bir japon balığı şeklindeki mucizevi şeye baktım. Ve en önemlisi, bunu tenime işleyen kişi Mete'ydi; o zaten başlı başına özgürlüktü.

Heyecanla sırıtarak sütyenimi indirdim ve hızlıca tişörtümü üzerime geçirdim. Dünyanın en güzel dövmesiydi ve dünyanın en güzel adamı tarafından yapılmıştı.

Bundan asla pişman olmayacaktım.
🍭🍭🍭

Her zamanki masamızda, Cehennem'in karşısında Emre ile oturuyordum. Bu kez heyecandan sabahın köründe buluşmuştuk -bugün kursta ekstra ders olacağını söylemiştim- ama Emre'ye dövmeyi söylediğimde vereceği tepkiyi görmeye değerdi.

"Tahmim edebileceğin en çılgınca şeyi yaptım." Sütünden bir yudum alıp kaşlarını çatarak yüzümü süzdü.

"Senin yapabileceğin en çılgınca şey..." Tek kaşını kaldırıp devam etti. "Mete'nin Instagramını bulup istek attın?" Gözlerimi devirdiğimde kahkaha atmaya başladı.

"Ben ciddiyim." Kollarını göğsünin altında çaprazlayıp arkasına yaslandı.

"Öpüşmediyseniz o kadar da çılgınca değildir." Dudağımı yalayıp sırıttım. İşte geliyordu.

"Dövme yaptırdım." Emre'nin çatık kaşları ve dudakları aniden aralandığında ve gözlerindeki dehşet ifadesini gördüğümde erken buluşmamıza kesinlikle değmişti.

"Ne?" Sesi çatallı çıktığında öksürdü. "NE?" Bu seferde bağırdığında işaret parmağını dudağıma götürdüm.

"Dün eve gittiğimizde," sırıtmamı durdurmaya çalıştım ama pek de duracak gibi değildi, bu yüzden devam ettim. "Ben geri döndüm ve Cehennem'e gittim. Mete de bana dövme yaptı." Emre'yi hayatımda ilk kez bu kadar şaşkın görüyordum ki onu daha okula bile gitmiyorken tanıyordum.

"Siktir." Yaklaşık bir dakika suratıma baktıktan sona verdiği tepkiye kıkırdadım. "Gerçekten, siktir. Nerede?" Telefonumu çıkarıp dün gece çektiğim fotoğrafı açtım. Emre telefona bakarken elini ağzına götürdü. "Siktir. Sikeyim. Siktir." Seri bir şekild küfür etmeye devam ederken arkama yaslanıp onu keyifle izledim. "Sikeyim, sen ciddi misin?" Bir bana bir telefona bakarken, gözü arkamda bir yere takıldı. "Sikeyim." Verdiği tepkiyle ben de arkamı döndüğümde, güneş gözlüklerini gözlerinden çıkarıp eline alarak kasaya doğru ilerleyen Mete'yi görmüştüm. Yaptığı tüm hareketler kafamın içinde ağır çekimde olurken o bizi fark etmişe benzemiyordu. Etse de bir şey olmazdı zaten.

Yani, olması için bir böbreğimi feda ederdim ama...

"Gün geçtikçe daha karizmatik oluyor bu adam." Emre iç geçirdiğinde ona dönme gereği duymadan Mete'yi izlemeye devam ettim. Kasadaki kadın ona kahvesini uzatırken elleriyle karton bardağı kavrayışı bile bana inanılmaz geliyordu. Ayrıca kasiyerin cilveli davrandığını duymuyor olsam bile anlayabiliyordum. Yine de kadınla oyalanmadan Mete'yi izlemeye devam ettim.

Ve arkasını dönmesiyle göz göze geldik.

Çenemin altında olan elimi refleks olarak çekmemle başım bir anlığına yana doğru düştü. Daha sonra toparlasam da bu durum Mete'nin dudağına çarpık bir gülüşü çoktan yerleştirmişti. İçimdeki dürtü yüzünden ellerimle yüzümü kapatıp beklemeye başladım. Dünya üzerindeki en rezil insandım. Adamın suratına SANA AŞIĞIM diye bağırsaydım daha az utanç verici olurdu.

"Nisan." Emre'nin sesi neredeyse fısıltı halinde çıkarken bir yandan da kolumu dürtüklüyordu. Ama yüzümü açmak ve az önce yaşanan şeyi atlatmak için hazır değildim.

"Dövmen hakkında Arslan bilgilendirmiştir herhalde?" Mete'nin sesini duymamla ellerimi yüzümden çekip yanıma doğru döndüm. Ama karşılaştığım şey Mete'nin kemeriydi. Bu yüzden kafamı yavaşça yukarı doğru kaldırıp yüzüne baktım. Kızardığıma emindim ama Mete bundan oldukça keyif alıyormuş gibi duruyordu. "Bakımını yapıyorsun değil mi?" Günde iki-üç kez nemlendirmem gerektiğini hatırlayıp başımla onayladım.

"Evet. Ve sudan uzak duruyorum." Sesimin çatallı ve kalın çıkmasına lanet ederken Mete de başını salladı.

"Ve güneş görmemesine dikkat et." Daha sonra dövmeyi nereye yaptığını hatırlamış olacak ki gözleri göğüs hizama inip, hiç utanmadan orada oyalandıktan sonra tekrar yüzüme çıktı.

Gerçekten arsız bir adamdı ve benim dizlerimi titretiyordu.

Yani evet taciz eder gibi bakmamıştı ama yine de gözü o hizada olmasına rağmen utanıyor gibi görünmüyordu.

"Kabuk tutabilir, sakın kabuğa dokunma." Sert ve emredici bir ses tonuyla konuştuğunda yapabildiğim tek şey yutkunmak oldu. "En azından on sekiz olana kadar yaradan mikrop kapmamaya çalış." Tekrar yandan gülümsediğinde bir adım gerileyip göz kırptı ve bir anlığına Emre'ye de bakıp kafenin çıkışına doğru ilerledi. Arkasından ağzım açık bir şekilde bakmayı kesip Emre'ye döndüm.

"Bütün bunları sadece başı derde girmesin diye anlattı." İç geçirip bana döndü ve devam etti. "Ama manyak gibi seksiydi." Nefes almayı unuttuğumu vücudum kendi kendine derin bir nefes aldığında fark ettiğimde geriye yaslanıp az önce olanları atlatmaya çalıştım.

Buraya gelip iki kelime ederek dizlerimi titretebilmesi akıl ve ruh sağlığım açısından hiç de iyi değildi.

"Eee, adamla her konuşmak istediğinde bir dövme mi yaptıracaksın?" Emre'nin sorusuna gülerek önümdeki çayımdan bir yudum aldım. "Bir yerlere gitmeyi teklif etsen?" Kaşlarımı çattım.

"Koskoca adama çıkma teklifi mi edeceğim?" Başıyla onayladı.

"Yoksa göz kapaklarına kadar dövme yaptırmak zorunda kalacaksın." İç geçirip çayımı içmeye devam ettim.

Deli cesaretiyle yapabileceğim şeylerin kotası dün gece yaptırdığım dövme ile dolmuştu. Ama Emre de haklıydı, yani bir yolunu bulmalıydım. O yolu bulunca ne yapacağımı bilmiyordum ama hiçbir şeyi istemediğim kadar Mete ile bir gün geçirmek istiyordum.

Tanıdığım en orijinal kişi sayılırdı, onu tam olarak tanımasam da.

"Ne diyeceğim, dün Louis ile öpüştüm." Şaşkınlıkla Emre'ye bakarken o da sırıtıyordu. Louis, Emre'nin liseden arkadaşının -Fatih- iki haftalık misafiriydi ve hakkında bildiğimiz bildiğimiz tek şey, gey olduğuydu. "Dün bize geldiler ve birden oluverdi."

"Nasıl birden? Fatih de mi oradaydı?" Başıyla onayladı.

"Önemli bir şey değil, haftaya dönüyor zaten."

İlk kez öpüşmüş birine göre oldukça soğuk kanlı verdiği cevapları şaşkınlıkla dinledim.

Gey arkadaşım -ki bu Türkiye şartlarında gerçekten zordu, daha önce sevgilisi bile olmamıştı- ilk öpücüğünü almıştı ve benim Mete ile en uzun konuşmam bir buçuk dakika falan sürmüştü.

Gerçekten ayak parmaklarıma kadar dövmeyle dolmadan bu işi halletmem gerekiyordu.
🎈🎈🎈

Bu kadar beklemeye değer bir bölüm değildi biliyorum ama bunu gerçekten geçiş bölümü olarak kabul edin, Mete ile aralarındaki şey yavaş yavaş başlıyor, sizi seviyorum!

Petty | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now